BENLİK ALGISI

in #tr4 years ago

Hristiyanlığa göre, insanlar boş birer kap olarak doğarlar ve ancak tanrının ruhu o kaba üflendiğinde “insan" olurlar. Din ve inanç meselesini bir köşeye koyarsak, insanın boş çömlek gibi dünyaya gelmesinde değinmek istediğim bir şey var: benlik algısı. Bebekken basit reflekslere sahipken, çocuklukta çevremizdeki uyaranlara yanıt verme, bu uyaranların ihtiyaçlarını karşılama amaçlı yarattığımız işlevsel davranış parametrelerimiz oluşur. Bu parametrelere “şema" adını vermişler. İnsan söz konusu olduğunda bir insanın neden “öyle" davrandığı, neden "öyle" tepki verdiği sorularına şemalar penceresinden bakabilmenin benlik algısına ışık tutabileceğine inanıyorum.

Bilgi edinme sürecinde şema oluşturmak önemli bir zihinsel aktivite. Boş çömlek, sosyokültürel bir dokuya doğar ve bu doku onun kendi dünyası ve kaynağıdır. Kaynaktan gelen verilerle kendine bir intiba yaratır ve böylece “kendi" ve "öteki"nin ayrımına varmaya başlar. Doğduğu günden yetişkinliğine, yaşadığı her deneyim, yarattığı her intiba çömlek için bir şema oluşturabilir. Peki çömleğin çocukluğu ve ergenliği boyunca geliştirdiği, öğrendiği şemalar yetişkinliğinde işlevini kaybederse ne olur? Cevap: parçalanmaya başlayan bir benlik algısı, olumsuz ilişki deneyimleri, çatırdayan bir özgüven, sonsuz döngüye girmiş davranış kalıpları. Peki çömlek bu işlevsiz şemaları nasıl kazanmış olabilir?

Gereksinimleri engellenmiş olabilir, zorbalığa ve kötü davranışlara maruz kalmış olabilir, iyi şeyler ona aşırı verilmiş olabilir, çok fazla eleştiriye maruz kalmış olabilir. Duygusal yoksunluk çekmiş, terk edilmiş ve onaylanmamış olabilir.

“………...beni terk edeceğinden eminim bu yüzden peşini bırakmak istemiyorum, beni terk edeceğinden emin olduğum için seni kendimden uzaklaştırdım (farkında mıyım acaba bunu sürekli yaptığımın?), insanlar beni çıkarları için kullanıyor, herkes çıkarcı. Hepinizden şüpheleniyorum asıl amacınız ne? Beni kimse anlamıyor. beni kimse sevmedi, önemsemedi. Kimse beni gerçekten dinlemek istemiyor. Zaten ben sevilmeyi de hak etmiyorum beni gerçekten tanıyan kimse sevemez. Beğendiğim insanlara layık değilim, uyumsuzum, ait değilim, yapayalnızım, dışlanıyorum. Gündelik işleri bile tek başıma halledemem. Doğru ile yanlışı ayırt edemiyorum. Korkunç şeyler olacağı hissindeyim. Saldırıya uğrayacağım, beş parasız kalacağım, doktorlar bulamasa da aslında çok hastayım. Nadir görülen ölümcül bir hastalığım olduğunu düşünüyorum.
Ailemle iç içe yaşıyorum. kendime ait bir kişiliğim yok. Hiçbir zaman yeterince iyi değilim. diğerleri benden daha yetenekli daha zeki daha becerikli………….."

İnsanlar sana değer versin diye fiziksel görünümüne çok fazla zaman harcıyor olabilir misin çömlek? Instagramına falan? Neden haklarını savunmakta çok zorlanıyorsun? Neden seçimlerini diğer insanlar yapsın istiyorsun? Neden başkalarını kendinden daha çok düşünüyorsun sence bu iyi bir şey mi? Yoksa sahipleniyor musun bu düşünceleri ? Neden hep başkalarının sorunlarına ilgi gösteriyorsun ve başkalarına yardım ediyorsun? Yoksa sen çömlek değil de ramazan kolisi olarak mı doğdun ? En son ne zaman hayır dedin ? Tüm sorumluluklarını yerine getirmek sürekli başarılı ve hep birinci olmak zorunda mısın ? Çok güldün bugün kesin kötü bir şey mi olacak ?
Neden duygularını göstermiyorsun? Duygularını kontrol etmek zorunda mısın? Yoksa cezalandırılmak mı isterdin? Aşırı ebeveynler ve bozuk ebeveynler, sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı? Bu çömlek neden sürekli şemalarına teslim oluyor?
Dermanını sürdüremeyeceği ilişkilerde arıyor? Duygularını ifade edemiyor? Kimseye güvenmiyor? Bir türlü araba kullanamıyor ve sosyal ortamlardan kaçınıyor, başarısızlığı garantileyecek şekilde çalışıyor ve sonunda kendini müneccim ilan ediyor?

Eminim ki bu çömlekte hepinize tanıdık gelen en az bir şey vardır. Halbuki çömlek, doğduğunda boştu. Ne zaman bu kadar şeyle doldurdu(k) içini? Ne biliyor kendi benliğine dair? Çömleğin içine tepeleme un koysam, çömlek artık undan ibaret olur mu? Yani ona artık çömlek değil de “un" diyebilir miyiz? İşte benlik algısını bu içi dolu çömleğe benzetiyorum. Buradaki "iç" davranışlarımız olsun. Benlik algımızı “iç" üstünden kurmak doğru mu? Unu çıkarıp nohut koysam çömlek artık nohut olur mu? Bence cevap hayır. Tıpkı yalan söylüyorum diye “yalancı”, sevgilime ihanet ettiğim için “sadakatsiz”, üniversite sınavına çok çalıştım diye “çalışkan" ve iyi yemek yapıyorum diye “becerikli" olamayacağım gibi. Tüm bu olanlar; andan, durumdan ve çömleğimin içine koyduklarımdan ibaretken nasıl oluyor da bunca etiketi üstüme yapıştırıp kendimi etiketler üzerinden tanımlanmaya başlıyorum?

Ya da şöyle sorayım: bir “çapkın” olmak için kaç farklı partnere ihtiyacınız var? Kaçıncı partnerden sonra “çapkın” diye hitap etmeliyiz? 33 yıllık evliliğinizin 30. yılında eşinizi aldatsanız 30 yıl için sadık 3 yıl için güvenilmez biri mi olacaksınız? Yani aslında benlik bir time base meselesi mi? Değil, olmamalı. aslında bunca sıfat ve kategorizasyon beynin öğrenme algoritmasının bir parçası ve dolu çömlekten fazlası değil. Öyleyse ya hiçbiri olacağız ya hepsi birden. Fakat unutmayın, benliği inşa etmeniz gereken yapı taşı çömleğin kendisi olmalı, içindekiler değil.