Bilimkurgu Öyküsü - Sarı Saçlı Kız
Elindeki dürbünle rüzgârın tozuttuğu karlar arasında ilerleyen kızı izliyordu. Kızın yanına gitmesi mümkün değildi çünkü böylesi bir eylem ruhbükücülerin eline düşmesiyle sonuçlanırdı. Kızın mor renkli elektrikli bir ceketi vardı ve belli ki ceketi onu ruhbükücülerden koruyordu. Annesi Ozan’ın elektrikli ceket almasına sıcak bakmıyordu. Gezinti yapmak isteyenler pekâlâ elektrik tellerinin üzerinde oluşturulmuş olan tahta platformları kullanabilirlerdi. Platformlar üzerinde yürüyerek kıza ulaşılabilse Ozan yerde yürüyememeyi dert etmezdi. Kızın yüzünü doğru dürüst görebilmiş değildi ama üzerine bindiği yılkı atının yelelerini tutuşuna ve sarı saçlarının rüzgârda dalgalanmasına hayran olmuştu. Ozan sarışın kızla rüyalarında buluşuyordu. Gün içinde hep onu düşünüyor ve dürbünle onu seyrederken kendisine “bu bir rüya” diyordu. Böylece gece uyurken rüyasında onu gördüğünde rüyada olduğunu anlıyor ve rüyasını yönlendirerek onun yanına gidiyordu. Rüya sırasında ruhbükücülerin korkunç uğultularından korkmuyordu, çünkü titreyen ışık topları halinde kendisine doğru yaklaştıklarında onları kolaylıkla kovabiliyordu. Böylece kıza doğru yürüyor ve elini tutuyordu. Kızın yüzünü zihninde canlandırabilse dudağına bir öpücük kondurması işten bile değildi, ancak dürbününün netlik ayarıyla ne kadar oynarsa oynasın kızın yüzünü görmesi mümkün olmamıştı.
Annesi elektrikli ceketlere kategorik olarak karşı değildi. Ve komün üyelerine dağıtılan krediler sayesinde ceketi satın alabilecek durumdaydı. Konuyu annesiyle defalarca tartıştıkları için Ozan ceketin alınmamasının bir prensip meselesi olduğunu anlamıştı. Komünde tek bir kişinin bile elektrikli ceketi yoktu, çünkü böylesi bireysel çözümler yerine salıncaklar ve teleferikler gibi birden fazla kişinin kullanabileceği ulaşım araçlarına yatırım yapılıyordu. Hem dört kilometre ötedeki takas merkezine öyle büyük riskler alınarak gidiliyordu ki alışverişte bireysel ihtiyaçların gündeme gelmesi dahi söz konusu olamazdı.
Ruhbükücüler bir insanı ele geçirdiklerine üzerinde mutlak hakimiyet kuruyorlardı. Bu hakimiyet dünyayı insanlardan arındırma hedefleri doğrultusunda diğer insanlara zarar vermek için kullanılıyordu. Ruhu ele geçirilen hiçbir insan bir aydan fazla yaşamamıştı, yoksa dünya tam bir zombi cennetine dönüşmüş olurdu.
Ozan henüz komünün işlerine katkı sağlayacak yaşa gelmemişti. Annesi yüksek gerilim direğinin içindeki evlerinde her türlü işi üstlenmiş durumdaydı. Ev işleri dışında komün tarafından yürütülen tarımsal işlerde de çalışıyordu. Komünün mevcudu elli kişi civarındaydı ve doğum kontrol denetimleri sıkıydı. Yaşam alanları hidroelektrik santrali ve ona bağlı dört yüksek gerilim direğinden ibaretti. Yüksek gerilimin yarattığı elektromanyetik dalgalar onları ruhbükücülerden koruyordu.
Ozan elektrikli ceketin kızı ruhbükücülerin yanı sıra soğuktan da koruduğunu tahmin ediyordu, çünkü en soğuk havalarda bile üşüyormuş gibi görünmüyordu. İlk kez bir ay önce gördüğü kızın kulübesinde yalnız başına yaşadığını tahmin ediyordu. Orada ne yiyip içtiği, tek başına nasıl hayatta kaldığı belli değildi. Annesine onu oradan kurtarıp komüne dahil etmenin bir insanlık görevi olduğunu söylemişti. Annesinden komünün zaten besleyebileceklerinden daha kalabalık olduğu yanıtını almıştı. Bir kez yanına gidip yüzünü görebilse, onunla birkaç dakika konuşabilse, daha sonra onu rüyalarına dahil edebilirdi. Rüyalarını yönlendirebildiğini annesine söylememişti; rüyalar insanlarla paylaşmak zorunda olmadığı yegâne varlığıydı.
Dürbünle kızı izlerken annesinin kıza olan ilgisini kıskandığını düşündü. Kıza ulaşmaya yardım etmesi bir yana, son birkaç günde varlığını bile sorgulamaya başlamıştı. Annesi elinden her iş gelen bir kadındı ve komünde büyük saygı görüyordu. Canı istese onu kızla buluşturmanın bir yolunu bulurdu. Ama madem annesi bu konuda ona yardımcı olmuyordu, Ozan da kendi göbeğini kendisi keserdi. Açık arazide yürümenin tek yolu elektrikli ceket giymek değildi. Yanlarında jeneratör ve voltaj yükseltici taşıyamadıkları acil durumlarda yetişkinlerin takas merkezine pilli radyolarla gittiğini de görmüştü.
Odalarındaki radyoyla birlikte komşularının radyosunu da yanına alıp yüksek gerilim direğinden aşağıya doğru inmeye başladı. Bu direğin üzerinde doğup büyüdüğü için yükseklik korkusu yoktu ve kâh merdivenleri, kâh çapraz bağlanmış demir profilleri kullanarak rahatça hareket ediyordu. Yere yaklaştığında duraksadı, yanındaki iki radyoyu birden çalıştırıp inmeye devam etti.
Yere hayatında ilk kez ayak bastığı için yüreği yerinden çıkacakmış gibi çarpıyordu. Yanında taşıdığı radyoların cızırtısını eşliğinde donmuş karların üzerinde yürümeye başladı. Yeryüzü yukarısı gibi rüzgârlı değildi ve aşağıya düşme tehlikesi yoktu. Adımlarını sıklaştırdı ve kızla karşılaştığında anda ona söyleyeceği sözleri içinden tekrarlamaya başladı. Öncelikle ismini sormayı düşünüyordu ve karşılık olarak sorsa da sormasa da kendi ismini söyleyecekti. Ondan korkmaması gerektiğini, çünkü komünündeki insanlar gibi kendisinin de iyi niyetli olduğunu ifade edecekti. Rüyalarından söz etmeyi düşünüyordu, zira rüya konusu yanlış anlaşılmaya açıktı.
Direkten birkaç yüz metre uzaklaştıktan sonra hafifçe kar yağmaya başladı. Dürbününü gözüne götürüp kızın kulübesine doğru baktı. Kızı üzerine binerken gördüğü siyah yılkı atı kulübenin çevresinde dolaşıyordu.
Kulübeye yaklaştıkça sabırsızlığı arttı ve adımlarını iyice sıklaştırdı. Soluduğu soğuk hava yüzünden nefesi tıkanacak gibi olmuştu ama dert değildi. Kulübeyle arasında kalan son mesafeyi de aşıp kapının önüne geldi ve tahta kapıyı yumruğuyla çaldı. Kapının önünde bir süre bekledi, ardından kulağını kapıya dayadı; içeride herhangi bir hareket yoktu. Radyoların yaydığı cızırtılar kızı ürkütüyor olabilirdi. Radyoları kapadı ve uğuldayan rüzgârın sesini bastırmaya çalışarak “Sana hediyeler getirdim” diye bağırdı. Kulübenin kapısı gıcırdayarak açıldı ve karşısında kendisine doğru yaklaşan bir ışık topu gördü. Kulübenin içi örümcek ağlarıyla kaplıydı ve sarı saçlı kız içeride yoktu. Rüyalarında olduğu gibi kovamaya çalışırken ruhbükücü zihnine hükmetmeye başladı. Artık insanlardan öylesine nefret ediyordu ki o anda eline geçirse annesini bile öldürebilirdi.
You got a 87.30% upvote from @bdvoter courtesy of @bilimkurgu!
Delegate your SP to us at @bdvoter and earn daily 100% profit share for your delegation & rewards will be distributed automatically daily.
500 SP, 1000 SP, 2500 SP, 5000 SP, 10000 SP.
If you are from Bangladesh and looking for community support, Join BDCommunity Discord Server & If you want to support our service, please set your witness proxy to BDCommunity.