İnanç - Bilimkurgu Öyküsü

in #tr4 years ago

image.png

Yüksek Uygarlık Federasyonu Kabinesi, Mars’ın en yüksek dağı olan Olimpos’un derinliklerinde olağanüstü bir toplantı yapıyordu. Federasyonun Din İşleri Başkanı Ata Aksu, Dünya’daki ölümlülerle yapılan savaşın son durumunun değerlendirileceği böylesi kritik bir toplantıya neden davet edildiğini bilmiyordu. Din İşleri Başkanlığı, Federasyon Yönetimi’nin önemsediği bir kurum değildi, Federasyon Yönetimi’nde yaşayan halkın sadece yüzde sekizi dinsel inanca sahip olduğu için bütçe görüşmelerinde kurumun kapatılması gündeme gelmişti. Ata Aksu yürüttüğü yoğun lobi faaliyetleri sayesinde kurumun kapatılmasını güçlükle önlemişti.

Tüm üyeler maun masanın çevresinde yerlerini aldıktan sonra Başkan Ramanujan toplantıyı açtı. Başkan her zamanki kararlı ve iyimser havasında değildi, yaptığı yoğun makyaja rağmen yorgun görünüyordu.

“Arkadaşlar, bildiğiniz üzere geçtiğimiz hafta İo’dan çekilmek zorunda kaldık. Böylece Jupiter’in 67 uydusunun tamamı Birleşik Dünya Federasyonu’nun eline geçmiş oldu. 2072 yılında gerçekleşen devrimden bu yana ilk kez yerleşimimiz Mars’la sınırlı hale geldi. Anavatanımız saydığımız Kızıl Gezegen’de de kendimizi ne yazık ki güvende hissedemiyoruz. Aylardır kendime, savaşta neden başarılı olamadığımızı sorup duruyorum. Teknolojimiz Dünya’dan daha üstün olduğu halde neden hep savunma durumundayız? Devrimi izleyen 20 yıl boyunca Yüksek Uygarlık Federasyonu bir cazibe merkeziydi. Yıllar içinde ne değişti? Sizi fazla merakta bırakmadan değişenin ne olduğunu söyleyeyim. Ölümsüzlüğü bulduk ve izleyen yıllarda halkımız dinsel inançlardan hızla uzaklaştı. Android yurttaşlarımızın ise dinlerle aralarının hiçbir zaman iyi olmadığını biliyoruz. Dinin boşalttığı yeri doldurmak üzere baskın bir federasyon kimliği inşa etmeye de uğraşmadık. İnançsız yurttaşların oluşturduğu gönüllü bir birliğin, özgürlüğümüzü en çok destekleyecek düzen olduğuna inandık. Bu arada Birleşik Dünya Federasyonu da boş durmadı. Bir yandan bilim ve teknolojide bizlerin seviyesini yakalamak üzere atılımlar yaparken; bir yandan da bir tür dünya milliyetçiliği inşa ettiler. İnşa edilen bu inanç sistemini büyük dünya dinleriyle başarılı bir biçimde kaynaştırdılar. Birleşik Dünya Federasyonu askerleri bize karşı büyük bir inanç ve kararlılıkla savaşıyor. Savunma bakanımız Sayın Sigmund Adler alınmasın; ama askerlerimiz risk almaktan kaçınıyorlar. Yapay zekalı klon askerlerimiz ve elit androidlerimiz de savaşın dengesini lehimize çevirmeye yetmiyor. Çünkü düşmanlarımız, manevralarını öngörebiliyor. Kanlı canlı düşman askerleri ise hiç de rasyonel olmayan riskler alıp gerektiğinde canlarını feda ederek bizi zor durumda bırakıyorlar.”

Başkan bu uzun girişin yarattığı etkiyi görmek üzere sözlerine ara verip kabine üyelerine baktı.

“Doğrusu düşman askerlerinden övgü dolu sözlerle bahsetmenizi garipsedim. Gücünü konsolide etmek üzere anavatana çekilmiş olsa da ordumuz henüz yenilmiş değildir. Verdiğimiz yirmi bini aşkın şehit, savaşta en az Dünya Federasyonu askerleri kadar risk alabildiğimizin kanıtıdır,” dedi Savunma Bakanı Sigmund Adler.

“Sözünü ettiğim sorun, senin tek başına halledebileceği türden değil Sigmund. Hepimiz bu ordunun birer neferiyiz ve düşman askerleri hakkında olumlu sözler söylemek benim de hoşuma gitmiyor. Diğer taraftan ortada bir gerçek varsa onu kabullenmek ve gereğini yapmak zorundayız. Diğer arkadaşlardan ses çıkmadı, teşhisimin doğru olduğunu düşünüyor musunuz?”

Eğitim Bakanı Yu Mian, “Tespitinize katılmamak elde değil Sayın Başkan; ancak bu konuda ne yapabiliriz?” dedi.
“Din İşleri Başkanı’mızı kabine toplantısına, bu konuda ne yapabileceğimizi tartışmak için davet etmiştim. Sözü kendisine verelim, bakalım bizlere neler söyleyecek…” dedi Başkan Ramanujan.

“Özür dileyerek Sayın Başkan’ın görüşlerine katılmadığımı ifade etmek istiyorum. İnanç, savaş kazanmak gibi rasyonel bir amaç doğrultusunda kullanmak üzere telkin edilecek bir şey değildir. O, bizlere verilen göksel bir armağandır. İnançlı bir insan mutlu, cesur ve üretken olacağından bu durum hayatın her alanına olduğu gibi savaşa da olumlu yansır”, dedi Din İşleri Başkanı Ata Aksu. Tanrı’nın adaleti ve bağışlayıcılığına olan inancı sesinden okunabiliyordu.

“Haklı olabilirsin, Ata. İnanç konusunda hayatım boyunca hep ikircikliydim. Sözünü ettiğin armağanı, bazen sisler arasında görür gibi oldum, bazen kaybettim. Sözlerinden farklı gerekçelerle bile olsa aksiyon alınması gerektiğine inandığını anlıyorum. Acaba daha inançlı bir toplum yaratmak için ne yapmalı?” dedi Başkan Ramanujan, toplantının başındaki dalgınlığından sıyrılmış, daha coşkulu bir havaya bürünmüştü.

Kabinedeki iki androidden biri olan Ogox, “İnancın, insanların kaygılarını yatıştırmak dışında hiçbir işlevi bulunmuyor. Bu nedenle toplumu daha inançlı yapma fikrine sıcak bakmıyorum. Gözlemlenen ya da mantık yoluyla çıkarsanan gerçekliğe yabancılaşmak, toplumumuza zarar verecektir. Hem böylesi uzun vadeli bir inisiyatif, içinde bulunduğumuz durumun aciliyeti ile örtüşmüyor,” dedi.

Toplantının başından itibaren tüm konuşulanları dikkatle dinleyen Ekonomi Bakanı Sarah Allen, “Din İşleri Başkanlığı’nın yaptığı yayınları şahsen ilgiyle izliyorum. Yeni gelişen bir alan olan yapay zekâ teolojisini dahi büyük bir başarıyla işliyor ve bu konuda öneriler ortaya koyuyorlar. Gerek dinler tarihi gerekse din felsefesi alanlarında kuramsal anlamda ihtiyaç duyulabilecek kaynakların ortaya konulduğu düşüncesindeyim. İnanç alanında eldeki geniş fikir yelpazesini, vatandaşlarımıza anlaşılır bir biçimde aktaracak girişimcilerin eksikliğini çekiyoruz. Bu konuda faaliyet gösteren mevcut fikir önderlerini desteklemenin ötesinde; yeni manevi girişimciler yaratılmasını öneriyorum. Kitleleri etkileyecek yeni bir inanç sistemi ortaya konabilirse hızla benimsenip yaygınlaşabilir,” dedi.

Başkan Ramanujan, “Fikir belirten tüm arkadaşlarıma gönülden teşekkür ediyorum, oldukça verimli bir toplantı oluyor. Din İşleri Başkanlığı’na ek bütçe tahsis edeceğiz ve önümüzdeki ay yapılacak toplantıda gelişmeleri bize rapor etmelerini rica edeceğiz. Bu konuyu karara bağladığımıza göre artık ikinci gündem maddesine geçebiliriz,” dedi.


Ata, inancın nihayet Federasyon’un gündeminde ilk madde olarak yer almasından memnundu. Bu konuda yıllardır büyük bir özveriyle yürüttüğü çalışmalar, meyvelerini vermeye başlamıştı. Öte yandan üstlendiği görevi nasıl yerine getireceği konusunda, zihninde net bir resim yoktu. Kendisini dağın kalbinden çıkarıp gezegenin yüzeyine taşıyacak olan hızlı trene binerken aklına, bu konuda Sarah Allen’dan yardım istemek geldi. Ticari girişimcilikte kullanılan kurum ve mekanizmalar inanç girişimciliğini desteklemek üzere örnek alınabilirdi.

Yüksek Uygarlık Federasyonu’nun üst düzey yetkilileri, kendilerini hedef alan intihar saldırıları nedeniyle sık sık rota ve araç değiştiriyorlardı. Ata da bu teamüle uygun olarak Olimpos dağının eteklerinde kendisini bekleyen gama-jeti yerine tarifeli bir mekiğe bindi. Mekik, Ata bindikten kısa bir süre sonra havalandı ve kısmen yeşillendirilmiş Mars toprakları üzerinde uçmaya başladı. Mars’taki elit androidler, dünyadan bağımsızlıklarını ilan ettikten sonra Gezegen’in atmosferini insan yaşamına uygun hale getirmek için çok sayıda mühendislik projesi başlatmışlardı. Atmosferi kalınlaştırarak Gezegen’i ısıtmak için yörüngeye dev aynalar yerleştirilmişti. Yörüngedeki aynalar, Gezegen’in güney kutbunun daha yoğun bir biçimde güneş ışığı almasını sağlamıştı. Böylece güney kutbundaki buz ve donmuş karbondioksit kısmen çözülmüş, zincirleme bir reaksiyon başlamıştı. Hedef bölgelere koyu renk algler ve yosunlar yerleştirilmiş, tüm bu projeler Gezegen’in Dünya’ya benzetilmesine katkı sağlamıştı. Mars henüz insanların açık havada, Dünya’da olduğu gibi rahatça nefes almasına imkân veren bir atmosfere sahip değildi; ancak yüksek dağlardaki duruma benzer biçimde, güç de olsa nefes alınabiliyordu.

Ata gün boyu inanç girişimciliği konusuyla meşgul oldu; çok sayıda görüşme yaptı, yapılacak işleri derledi, ekip arkadaşlarına dağıttı. İşyerinden çıktığında saat oldukça ilerlemişti.

Tek katlı evinin kapısında Ata’yı hizmet androidi Iglo karşıladı. Üzerini değiştirip çayını içtikten sonra kızı Ezgi’yle tavla oynamaya başladılar. Ezgi yenileceğini anladığında mızıkçılık yapmaya başladı. Ata, kızının zarı yeniden atmak, fazladan taş almak gibi taleplerini kabul etti. Oyun bittiğinde Ezgi yatmamak için her zamanki bahanelerine başvurdu. Ata uzun bir uğraştan sonra kızını yatırmayı başardı. Ezgi bu kez babasından kendisine yatağında masal okumasına istedi. Ata kızının bu isteğini de yerine getirdikten sonra holo-simülatörü kapadı ve odasına gidip yatağına yattı. Holo-simülatörün canlandırdığı 8 yaşındaki Ezgi büyümüyordu; çünkü Ata dünyadan ayrıldıktan 14 ay sonra ölmüştü. Kızının simülatörü yerine kendisiyle vakit geçirmek için her şeyini verirdi; ancak bunun için artık çok geçti. Mars’taki devrimi izleyen yıllarda bir araştırma görevi sırasında Melisa’ya âşık olmuş, karısını ve kızını bırakarak onunla birlikte Mars’a göçmüştü. Böyle bir kararı nasıl alabildiğini sonradan çok düşünmüş, aşkın gözünü kör etmesini geçerli bir gerekçe olarak kabul etmemişti. Kızının, izleyen aylarda nadir görülen bir kan kanserine yakalanıp ölmesiyle Ata’nın yüreğini büyük bir vicdan azabı kaplamıştı. Onu terk etmesiyle kızının hastalığı arasında bir nedensellik bağı kurmuş; bu talihsiz zaman çakışması, hayatının mahvolmasına yol açmıştı. Melisa bu zor günlerinde Ata’ya destek olmaya çalıştı, ancak Ata’nın içinde onulmaz bir yara açılmıştı bir kez. Ata, yaptığı hata yüzünden kendisini cezalandırmak istediği için büyük bir aşkla bağlı olduğu Melisa’dan ayrıldı. Yüreğinin böylesi bir yükü kaldıramayacağına karar vererek kızıl Mars göğü altında intihara kalkıştı. İntihar girişimi sonrasında kendisiyle ilgilenen psikiyatrist, inançlı bir adamdı. Ata’yı, yaşadıklarının evrensel planda bir anlamı olabileceğine, bolca ilaç desteğiyle ikna etti. Her insan hata yapabilirdi, eşi ve kızıyla ilgili hatasını telafi etmek için elden bir şey gelmediğine göre en iyisi ileriye bakmak, birey olarak yararlı olmaya çalışmaktı. Ata, yabancısı olduğu dinsel konuları araştırmaya başladı. Sonuç olarak İslamiyet’in kader anlayışı ile Budizm’in övgü beklemeden çalışma anlayışını birleştiren yaşam felsefesine ulaştı. Bu felsefeyi uygulayarak hayatında yavaş yavaş yeni bir dengeye ulaştı. Yeniden hayata tutunmasını sağlayan Tanrı inancına herkesin sahip olmasını ve böylece diğerlerinin de ruhsal yüklerden kurtulmasını istiyordu. Bunun için gezegen mühendisliği görevini bırakıp o sıralar yeni kurulan Din İşleri Başkanlığı’nda çalışmaya başladı. İşini öylesine tutkuyla bağlıydı ki haftada çoğunlukla 100 saat çalışıyordu. Mars’ta bir günün, Dünya’dan 37 dakika fazla olmasını bu nedenle çok seviyordu. Sıradan bir görevli olarak başladığı din işleri kariyerinde hızla yükseldi. Yaptığı işin önemine gönülden inanıyor ve çalışırken kendisini evrenle bütünleşmiş gibi hissediyordu. Dünyada halen insanların yarıya yakını, dinin hayatlarında önemli bir yer tuttuğunu söylüyordu. Birleşik Dünya Federasyonu askerleri arasında bu oran çok daha yüksekti. Yürüttükleri savaşın inançlarının yaygınlaşmasına hizmet edeceğini düşünüyorlardı. Ertesi gün her zamankinden daha sıkı çalışması gerektiğini düşünerek gözlerini yumdu ve birkaç dakika içinde uykuya daldı.

“Acil ateşkes çağrısı yapmalıyız,” dedi Ekonomi Bakanı Sarah Allen.

“Tam da Mars işgal edilmeye başlandığı sırada ateşkes çağrısı yapmak, teslimiyet anlamına gelecektir,” diyerek itiraz etti elit android Ogox.

Savunma Bakanı Adler, “Böylesi bir çağrı, ordunun direnme gücünü azaltır; düşmanı Mars’ın güney kutup bölgesinde karantina altına almış durumdayız, yörüngedeki aynaları kapadığımız anda donmaya başlayacaklardır,” dedi.

“Anavatanımızı işgale güney kutbundan başlayan düşman bunu düşünememiş midir sizce? Aynaların kapanması olasılığına karşı, mutlaka bir oyun planları vardır. Gerçek şu ki oraya inmeyi göze alamayacaklarını düşünmüştünüz ve indiler. Onları şu anda anavatanımızdan söküp atamıyoruz; çünkü ordumuzun gücü buna yetmiyor. Ordunun her başarısızlığını taktik bir hamle olarak pazarlamaya çalışmaktan vazgeçin, gerçekçi olalım biraz,” dedi Eğitim Bakanı Yu Mian, aylardır biriken öfkesi nihayet ses tonuna yansımıştı.

O ana kadar konuşulanları sessizce dinleyen Başkan Ramanujan, “Psikolojik üstünlüğü ele geçirmişken ateşkes yapmayı kabul ederler mi sizce?” diye sordu.

“Bunu ciddi ciddi tartıştığımıza inanamıyorum, yörüngedeki aynaları kapatmayı denemedik bile,” dedi Savunma Bakanı Adler.

Başkan Ramanujan, Ata’ya dönüp “Geçtiğimiz aylarda inanç konusunda ne gibi ilerlemeler sağlandı?” diye sordu.

“İnanç girişimciliğini canlandırmak için Başkanlık olarak yoğun çaba gösterdik. Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz derler. İnsanlar, Tanrı’ya inanmayı modası geçmiş bir düşünce olarak görüyor. Birçok farklı yöntem denememize rağmen kayda değer bir ilerleme sağlayamadığımızı üzülerek ifade etmek zorundayım,” dedi Ata.

Başkan Ramanujan, Ata’ya söz vermekteki amacına ulaşmış; konuyu değiştirerek kabine üyelerinin sakinleşmesini sağlamıştı. “İklimbilimcilerimiz, aynaların kapanmasının Mars atmosferi üzerinde ne gibi bir etkisi olacağını kestiremiyor. Düşman ordusuyla birlikte Mars halkının da dondurucu soğuğa maruz kalmasından endişe ediyorlar. Bu durumda ateşkes çağrısı yapmak ve her iki tarafın da kabul edebileceği bir barış formülü üzerinde çalışmak en iyi çözüm olarak görünüyor,” dedi. Ardından “İdeolojik meselelerin halk tarafından algılanıp içselleşmesi zaman alır. Eğitim müfredatının yeniden düzenlenmesi, inancı destekleyen kültür eserlerinin teşviki gibi yöntemleri de deneyelim. Vatandaşlarımızın dindarlaşması, dünyayla ihtiyaç duyduğumuz yakınlaşmaya da hizmet edecektir üstelik,” diye ekledi.

Ata, başkanın birkaç ay önce reddettiği önerilerini, şimdi kendi fikirleriymiş gibi anlatmasını garipsedi; ancak bu davranışın altında bir art niyet aramadı. Gündemi o kadar yoğundu ki bu görüşlerin kaynağının Din İşleri Başkanlığı olduğunu unutmuş olabilirdi.

Ata, kendisini Olimpos dağının merkezinden çıkaracak hızlı trende ilerlerken; trenin içinde bulunduğu tünelde büyük bir patlama oldu. Nükleer bombanın yol açtığı bu patlama sırasında Ata Aksu, trende bulunan diğer yolcularla birlikte anında buharlaştı. Bombanın ana karargâhta patlaması ve Yüksek Uygarlık Federasyonu’nun tüm üst düzey yöneticilerini ortadan kaldırması planlanmıştı. Hızlı tren bir otomasyon arızası nedeniyle, planlanandan dört dakika erken hareket edince nükleer bombayı taşıyan vagonu yolda karşılamış, karargâhın tümüyle yok olması bu sayede önlenmişti.

Ata Aksu’nun cenazesine binlerce inançlı Yüksek Uygarlık Federasyonu vatandaşı katıldı ve tören Mars’ta önemli bir inanan kitlesinin bulunduğunu, dünya kamuoyuna göstermiş oldu. Dünyadaki Müslümanlar, Hristiyanlar ve Budistler de Ata Aksu için dualar okudular ve sadece onun hedef alındığını sandıkları saldırıyı kınadılar. Dünya kamuoyunun Ata için gösterdiği hassasiyet, Birleşik Dünya Federasyonu’nun saldırıyı kınaması sonucunu doğurdu. Yüksek Uygarlık Federasyonu Yönetimi, saldırının arkasında Birleşik Dünya Federasyonu’nun olduğunu ve asıl hedefin Federasyon Yönetimi’nin tamamı olduğunu biliyordu. Buna rağmen oluşan olumlu havayı bozmamak için aksi yönde bir açıklama yapmadılar.

Ata’nın ölümü her iki Federasyon halkları arasındaki ortak yönlerin açığa çıkmasını sağlamıştı. Barışmak da en az savaşmak kadar büyük bir cesaret gerektiriyordu. Başkan Ramanujan daha birkaç gün önce canlarına kasteden Birleşik Dünya Federasyonu’na yönelik bir ateşkes çağrısı yapılması için kabine üyelerini ikna etti. Her iki Federasyonun halkları da savaştan bıkmıştı. Yapılan ateşkesin ardından barış koşulları müzakere edilmeye başlandı. Varılan mutabakat oldukça basitti: Yüksek Uygarlık Federasyonu işgal altındaki Jüpiter uyduları üzerindeki hak taleplerinden vazgeçti ve Birleşik Dünya Federasyonu askerleri Mars’tan çekildi. Ata’nın bazı iş arkadaşları, 8 yaşındaki Ezgi’nin ölümünün insanlığın barış içinde yaşamasına vesile olduğunu söylediler. İnançlı olmayanlar ise ölen diğer çocukların hangi hayırlı olaylara vesile olduğunu sordular.

Görsel Kaynağı: pixabay.com

Sort:  

sizi tekrar burda görmek mutluluk verici :)

Ekip toplanıyor yavaştan :)

https://hive.blog/@bilimkurgu/posts
hive üzerindende at bence, ilgili communitylerde paylaşınca iyi değerlenebilir