İdlib, Mülteciler ve Kürt Özgürlük Hareketinin Sessizliği
Abdullah Öcalan, en azından iddia ve hedef olarak Ortadoğu çapında bir demokratik cumhuriyet veya cumhuriyetler birliği gibi bir projeye sahipti.
Önerisi somut biçimiyle ne ölçüde bir demokratik Cumhuriyet ortaya çıkarabilir ya da önerdiği strateji buna ulaşmayı sağlar mı?
Bu ayrı bir konudur ama en azından Ortadoğu çapında bir vizyon sahibi olmanın kendisi başlı başına önemlidir. Kendini geniş bir coğrafyadan sorumlu görmek, onun derdiyle dertlenmek demektir bir Ortadoğu Demokratik Cumhuriyeti’nden veya Cumhuriyetler Birliğinden söz etmek.
Hatta daha dün görüştüklerine, bugün Avukatlarının yayınladığı açıklamaya göre, “Türkiye ve Ortadoğu'daki siyasi krize çözüm”den söz etmiş.
Yani Öcalan, sadece Türkiye’yi değil, Ortadoğu’yu da göz önüne aldığını ifade etmiş oluyor. Yani aynı zamanda sorunu Ortadoğu çapında ele almak gerektiğini dolaylı olarak ifade etmiş oluyor.
Peki Kürt Özgülük Hareketi’nin düşünsel ilham kaynağı ve önderi böyle iken hareketin kendisi ne yapıyor?
Günlerdir, Kandil’den ya da PYD’den veya Kürt Özgürlük Hareketiyle bağlı veya onu temsil eden bir kişi veya kurumdan bir somut girişim ve öneri var mı diye hareketin yayın organlarına bakıyorum.
Hiçbir şey yok.
Sadece Kürtlerin uğradıkları haksızlıkları anlatan, bundan şikayet eden, yakaran bir dil egemen bütün yayınlara.
Hala ve her şeye rağmen bir dinamizmi bulunan, en azından prensip düzeyinde milliyetçiliği reddettiğini söyleyen bu hareketin, Ortadoğu’nun kurtarıcısı olma vizyonunu veya iddiasını yansıtabilen en küçük bir emare yok.
Kendi derdinin veya köyünün ötesini görememe, vizyonsuzluk tüm yayınlara ve konuşmalara egemen.
Bu yokluk ne ifade ediyor?
Böyle kritik bir durumda bu yokluğa Öcalan’ın çok eleştirdiği dar ulusçuluk yol açabilir ve açmaktadır.
Halbuki somut bir şeyler önermek, bölge ve dünya halklarının önüne somut bir vizyonla, somut çözüm önerileriyle çıkmanın sadece mümkün değil, gerekli ve zorunlu olduğu bir dönemden geçiliyor.
Vizyonu somutlayacak öneriler, teklifler şimdi ortaya koyulmayacaksa ne zaman koyulacak?
Biz bile hiçbir gücümüz olmamasına rağmen, küçük de olsa bir birikim olur, belki birilerinin aklının bir köşesine bir fikir kırıntısı bırakabiliriz diye, bu gidişi durdurmanın ve Erdoğan’ı yıkmanın tek yolu olan sivil kitlesel direnişlerin asıl yapılabileceğine ilişkin somut öneriler getiriyoruz.
Halbuki Kürt Özgürlük Hareketi Hem Ortadoğu’da, hem Avrupa’da, hem dünyanın dört bir yanında örgütlü, HPG ve YPG gibi binleri bulan silahlı güçleri olan muazzam bir güç olarak sadece vizyonlarıyla, akıllıca hamleleriyle bile dengeleri değiştirebilir.
Örneğin İdlib ve mülteciler konusuna bakalım.
Hareket bu konuda somut önerilerde bulunarak, hem mültecilere bir somut çıkış yolu gösterme, hem kendisini tecritten ve sıkışmışlıktan kurtarma, hem dünya kamuoyunun karşısına somut bir öneri ve vizyonla çıkması mümkün değil midir?
Böylece sivil mülteci halkın, Türk ve Suriye devletlerinin gizli servisleri ile faşist İslamcı militanların arasında sıkışmışlığına son verilemez mi?
Verilemese bile bu yolda küçük de olsa bir adım atılamaz mı, bir tartışma olsun başlatılamaz mı bugünkü dar ulusal devletler çerçevesinin dışına çıkma potansiyeli taşıyan?
Örneğin şöyle bir öneriyle çıkılamaz mıydı dünya kamuoyunun karşısına.
“Bizler İdlib’te sıkışmış, Yunanistan hududuna takılmış veya Türkiye’de bir pogrom tehlikesi ve korkusu altında yaşayan sivil halkın YPG’nin (veya Suriye Demokratik Güçleri’nin) kontrolü altında bulunan topraklarda birleşmiş milletler kontrolünde ve maddi desteğinde, yerleştirilmesi, can ve mal güvenliği içinde yaşaması, kendilerini yönetecek öz yönetim organlarını yine kendilerinin seçmesi için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız. Türkiye’ye verilecek paralar ve imkanlar, doğrudan uluslararası sivil tolum kuruluşlarının ve birleşmiş milletlerin tayin edeceği organların kontrolünde bulunur ve bunlar aracılığıyla mültecilere harcanır ve tamamen açık olur.
Böylece savaşın kurbanı Suriye yurttaşları yine kendi ülkelerinde demokratik bir öz yönetim altında, Suriye Demokratik Güçlerinin ve Uluslararası kamuoyunun ve örgütlerin koruması ve desteği altında yaşama ve en azından bir soluklanma olanağı bulur.” gibi bir öneriyle çıkılamaz mı veya çıkılması gerekmez miydi şimdiye kadar dünya kamuoyunun karşısına?
Bu öneri önceden yapılmış olsaydı, Erdoğan bugün yaptığı gibi Avrupa kapılarına, Yunanistan ve Bulgaristan hududuna binlerce çaresiz insanı yığabilir ve tehdit edebilir miydi?
Ederse bile dünya kamuoyunun ve diğer tehdit edilen devletlerin Erdoğan karşısında daha çok söyleyecek sözleri olmaz mıydı?
Öneriyi elbet daha mükemmel ve gelişmiş olarak sunmak mümkündür.
Olanaklara bakarak, uluslararası hukukçulara danışarak, uluslararası örgütlerle danışarak onların desteği alınarak ve daha sağlam ve somut bir öneri haline getirerek bütün bunlar yapılabilirdi ve halen yapılabilir.
Burada önemli olan niyet, yaklaşım ve mantıktır. Yukarıda yazdıklarımı sadece eksik olan yaklaşım hakkında bir fikir vermek içindir.
Eninde sonunda Suriye yurttaşı olan bu insanlara yine bizzat Suriye topraklarında, Gerek Türk devlet ve istihbaratının, gerek Suriye devlet ve istihbaratının kontrolü dışında, uluslararası güçlerin kontrolü ve desteğiyle bir olanak sağlama imkanı sunulamaz mı?
Örneğin böylece Avrupa ülkelerine Erdoğan’a para vermemeleri, o paraları tamamen uluslararası toplumun ve mültecilerin kontrolünde olacak ve açık olarak kullanılabilecek Suriye Demokratik Güçlerinin koruması altındaki topraklardaki mültecilere verilmesi önerilebilir.
Böylece mültecilerin Erdoğan diktatörlüğünün bir tehdit aracı olması, Türk devletinin istihbarat teşkilatlarının elinde oyuncak olmasına son verme olanağı açılabilir.
Bu sadece bir örnek. Böyle bir önerinin somut biçimi veya biçimleri ortaya atılabilir ve en azından dünya kamuoyunun tartışmasına sunulabilir.
Devlet dışı sivil toplum örgütlerinin bunu tartışması, önerileri geliştirmesi, bu yönde girişimler yapması, uluslararası bir örgütlenme çabasına girişmesi başlatılabilir.
Hatta dünya çapında uluslara ve ulusçuluğa karşı bir hareketin tohumları atılabilir.
Sadece böyle bir öneri bile Erdoğan’ın elindeki bütün silahları alabilirdi.
Böyle bir öneriye “aman mülteciler kapımıza dayanmasın yoksa popülistler yükselir, demokrasi tehlikeye girer” diyen birçok Avrupa ülkesi destek verirdi. Binlerce mülteciye hem geçici de olsa bir sığınak sunulduğu gibi onlara başka bir şey için mücadele etme olanağı ve gerekliliği gösterilebilirdi.
Bunlar sadece bir çıtlatma. Her şey yeterince tartışılarak ete kemiğe büründürülebilirdi ve hala da büründürülebilir.
Bu yazıyı Kürt Özgürlük Hareketine hitaben ve bir eleştiri olarak yazıyoruz.
Çünkü hala kendini dönüştürme kapasitesi olduğunu düşünüyoruz.
4 Mart 2020 Çarşamba
Demir Küçükaydın
[email protected]
The Steem blockchain is currently being attacked by a central authority in order to take control of the witnesses. If you are not managing your witness votes, please consider setting @berniesanders as your witness voting proxy by clicking here to help restore the decentralization of Steem.