Aile Sorunları
Şimdi efendim öncelikle büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden, yaşıtlarımın ise burnundan öper ve sizlerle bugünkü sorunumu paylaşmak isterim.
Okurken benden size gelsin;
Ben depresifliğin dibini vurmuş, konuşmak konusunda yitirdiği kabiliyetleri yazmakta aramış ve bu konuda ucundan accık işi öğrenmiş biriyim. Kendimi de övüyorum ki yorum yaparken sizin övgülerinizi de alayım. Olay aslında kendini övmek değil de daha çok durumu anlatmak aslında. Özet geçeyim, konuşkan değilim ben. Öyle saatlerce sevgilisi ile telefonlarda konuşan kızlardan değilim yani. Sözcüklerim azdır, özdür; tersim de pistir.
Bunu beni doğuran annem ile doğurmasına neden olan babamın hayatımı sürdürdüğüm 34 yıl içerisinde öğrenmiş olduğunu düşünürsünüz değil mi? Ben her seferinde kırmızı ışıkta bekleyen Suriyeli çocukların umudu ile artık öğrenmişlerdir anacığımı seveyim diyorum amma velakin nerdeee...
Şu dünyada kısıtlı özelliklerimiz var. Hepimizin bir karakteri, fıtratı var. İster Allah tarafından bu bize nakşedilmiş deyin isterseniz genetik bilimlere merak salın bir insan 7'sinde neyse 70'inde de o oluyor işte. Siz kavundan olgunlaşıp karpuz olmasını bekliyor musunuz? Benim anam neden benden bunu bekliyor acaba?
Velhasıl, evet benim ailem ile problemlerim var. 15 yıldır ayrı yaşıyorum kendilerinden. Tamam, hemen vefasızlık yaftası yapıştırıverin sizde. İşin ucu öyle değil ama baştan söyleyeyim. Eminim sizin içinizde de küçük şehirlerde yaşamış olanlar vardır. Herkes metropol çocuğu değildir. Sizin de aileleriniz el alem ne der, düşüncesine saplanmıştır mutlaka. Hah işte, şimdi beni birazcık daha anlayabilirsiniz.
Efendim bizimkilerde işler biraz geniş kapsamlı. Annem 60 yaşında, onun yaşam temposuna ben yetişemem. Yok, imkanı yok, o fikir bile tüylerimin ürpermesine, kaslarımın hamlamasına, yorgunluk ile tansiyon düşüklüğü arasındaki bir ruh ve fizyoloji haline bürünmeme neden oluyor. Bak şimdi bir daha düşündüm de, namümkün. Cık, gideri yok.
Ancak bekar bir genç kadın olunca, (bak kadın diyorum, baymayanından, önemli bu detay ona göre) hayat sizin isteklerinizi sürdürmenize müsade etmeyebiliyor. Zaten hayat çok yanar döner birşey siz de fark etmişsinizdir. Beş dakika önce kahkahalar atıyorsun beş dakika sonra buz devrindeki mamut göğsünün üzerine oturuveriyor. Bu durumda bende ordaki yaratık oluyorum ki hiçbir zaman ismini ya da cinsini hatırlayamamışımdır o arkadaşın. Ama tembellik ve merak konusunda aşırı bir benzerliğimiz var. Her halta burnumuzu sokmamız gerekiyor ikimizin de.
Neyse, hayatın disko topu ile benzerliklerinden bahsediyorduk. Eveti hayat bazen süper güzel, bazen çok fena. Son iki yıldır da fenalıklar üst üste geliyor. Sanki motorda bir sorun var da ne zaman azıcık hızlansam, mutluluk yönüne bir yönelme olsa frenler devreye giriyor. Hem de motor freni filan da değil, bildiğin abs, el freni karışımı bir durum. Psikolojinin ne kadar alt üst olduğu zaten yazdıklarımdan da bellidir ancak beni en iyi saatte 120 kilometre hızla çölde giderken karşısına birden ren geyiği çıkanlar anlayabilir.
Bu alt üst karmaşası içerisine aile de girince insan daha da bir hüzünleniyor. Parmağınıza batan deniz kestanesi gibi birşey bu. Hep orda, çıkmak bilmiyor, durup durup kendini hatırlatıyor. Tam çıkardım bu sefer oldu diyerek parmakta bir İSKİ kazısı yapıyorsun sonra bir bakmışsın daha yarısı orada duruyor. Ya parmağı kesip atacaksın ya da bununla yaşamaya alışacaksın.
Yazdıkça ve müzik dinledikçe rahatladım aslında. Ama yine de sizlerin aile sorunlarınız ile nasıl başa çıktığınızı bilmek isterim. Benim ailem değildir herhalde dünyanın en sorunlu insanları. Vardır değil mi daha sorunlusu. Üçüncü dereceden akraba da olur, bana biraz benden kötülerden bahsedin ki halime şükredebileyim.