Türk Ordusu İdlib'e Girdi!

in #tr7 years ago

 
 

Ortadoğu'yu çok uzun yıllardan beridir kan gölüne çeviren bugünkü mevcut durumu  anlayabilmek için çok eskilere uzanmak gerekiyor.
 

II. Dünya Savaşı
 

1939 - 1945 yılları arasında gerçekleşen II. dünya savaşında birçok topluluk  gibi Nazi Almanyası'nın hışmına uğramış bir topluluk olan Yahudiler tarihte  benzeri görülmemiş bir birleşme içerisine girdiler. Bu toplu kıyımlarda sadece  eziyet gören, öldürülen Yahudiler değillerdi. Fakat uğradıkları haksızlıkları en  iyi şekilde dünya kamuoyuna duyurabilen, çok sayıda dernek ve lobi faaliyeti ile  bunu dünyaya kabul ettiren onlar olmuşlardır.
 

II. Dünya Savaşı tüm hışmıyla devam ederken, Avrupa başta olmak üzere Kuzey  Afrika Nazi Almanyası'nın postalları altında ezilmekteydi. Müttefik devletlerin  başını çeken İngiltere, Fransa, o günkü SSCB (Rusya) ve sonradan katılan ABD ve  tabii diğer ikincil önemdeki birçok devlet. ABD'nin olaya müdahil olmasına denk  geçen süreçte Müttefik devletler neredeyse bütün cephelerde büyük kayıplar  vererek sürekli bir geri çekilme içerisindelerdi. Zaten ABD'nin yıldızı da bu  dönemden sonra parlamıştır. ABD kendisini, Avrupa'yı Hitler'in önderliğindeki  Nazi Almanyasının hışmından kurtaran büyük kurtarıcı olarak lanse etmiştir.  Tabii bu savaşta aslında gerek sivil gerekse de asker olarak en büyük kayıpları  veren SSCB'nin fedakarlıkları neredeyse tamamen unutulmuştur. Zaten Avrupa  Birliği'nin kurulma amacı da ABD'nin kendine rakip olarak gördüğü günümüzdeki  adıyla Rusya'nın frenlenmesi misyonudur. Nato'da bu misyona hizmet eden  uluslararası bir kuruluştur. Her neyse II. Dünya savaşı 6 yıl gibi görecede kısa  sayılabilecek bu büyük kıyımda sivil, asker olmak üzere toplam 60-65 milyon  civarı insan yaşamını yitirmiştir. Bunca kayıptan sonra da insan oğlu elbette  uslanmamış ve akıllanmamıştır. Savaşın neticesinde Nazi Almanyası ve onun  yanındaki Mihver Ülkeleri diye adlandırılan ülkeler savaşı kaybederek bir  yenilgi antlaşmasına imza atmışlardır.
 

Yukarıda çok kısa olarak II. Dünya savaşını özetledim. Çünkü bu konuyu anlatmak  hem çok fazla vakit alacaktır, hem asıl odak noktasından uzaklaştıracaktır hem  de benim bilgi birikimimi çok aşacaktır. Neticede bu konuda binlerce yazı kaleme  alınmıştır. İlgilenenler detaylarını internetten çok zengin kaynaklardan  okuyabilirler.
 

Bu konuyu özet olarak geçtikten sonra günümüze gelelim.
 

İsrail 14 Mayıs 1948
 

Evet. II. Dünya savaşının bitmesiyle birlikte İsrail devletinin fiziki  temellerinin atılması aşaması başlamıştır. Dikkat ediniz. Sadece 3 yıl sonra  İsrail diye bir devletin, Arap coğrafyasının ortasına bir hançer gibi saplanmak  suretiyle, kuruluşu ilan edilmiştir. Avrupa'da taş taş üstünde kalmadığı bir  dönemde çok cüretkar ve iddialı bir biçimde gerçekleştirilmiştir bu çıkış.
 

Neden burada kurulmuştur? Neden daha güvenli bir yerde mesela ABD'nin bir  eyaleti verilmek suretiyle İsrail kurulmamıştır? Bu sorunun cevabı çok çok  eskilere dayanmaktadır.
 

Vaadedilmiş Topraklar/ Arz-ı Mev’ud
 

Günümüzden yaklaşık olarak 4.000 yıl önce, yani M.Ö. 1800'lerde, İbrahim  yaşadığı Harran'dan ayrılarak Kennan (günümüzdeki Kudüs-Filistin dolaylarıdır)  diyarına doğru yola çıkmıştır. Çünkü yaratıcının kendisine gitmesini ve burada  büyük bir krallık kurmasını söylediği yer burasıdır. Bu rivayete göre İbrahim  soyu ile birlikte buraya gelmiş ve yerleşmiştir. Elbette buraya geldiği zaman  birçok yerel kabilenin burada yaşadığını görmüştür. Daha sonra yine Tanrının  kendisiyle konuştuğunu ve batı, doğu, kuzey, güney bütün istikametlerde  yayılmasını ve büyümesini buyurduğu rivayet edilir. Kendisinin soyunun o kadar  büyük olacağı söylenmiştir ki tıpkı çöllerdeki kumlar, okyanuslardaki tuzlar  kadar çok. Bu emir doğrultusunda harekete geçen İsrailoğulları yaratıcının diğer  birçok buyruğunu hiçe sayarak, örneğin "Öldürmeyeceksin", bulunduğu coğrafyayı  tıpkı çok eski tarihlerde olduğu gibi kan gölüne çevirmiştir ve çevirmeye de  devam etmektedir. Tabii başta ABD olmak üzere birçok devlette bu duruma hizmet  etmektedir. Netice itibariyle bu ülkede Yahudilerin trilyonlarca dolarlık  yatırımları mevcuttur.
 

Günümüzde Arap coğrafyasında ortaya çıkan onlarca irili ufaklı terör gruplarının  da en büyük finansörleri başta ABD ve İsrail olmak üzere sözde hümanist,  demokratik, özde ise kandan beslenen, kan emici ve fitneci ülkelerdir. Dikkat  edildiği taktirde Işid denen terör örgütünden İsrail'e tek bir kurşun dahi  atılmamıştır. Plan çok karmaşık gibi görünse de aslında çok basittir. Böl,  parçala, yok et!
 

İsrail, ABD ve sömürgeci kültürün devamı olan birçok Avrupa Birliği ülkesi  aslında her ne kadar devletler tarafından yönetiliyor gibi görünseler de aslında  Uluslararası dev şirketler tarafından yönetilmekte ve yönlendirilmektedirler.  Öyle ki zamanında tüm ABD servetinin %2'sine denk gelebilecek bir servete sahip  olan, zamanın ABD'sinde 1870 yılında Ohio'da kurulan Standart Oil şirketi o  denli büyüktür ki ekonomik buhran döneminde Dünya Bankası ve IMF'ye dahi borç  vermiştir. Bunun konuyla ne alakası vardır diyenler olabilir. Gerek Ortadoğu  gerekse de tüm dünyada devam eden çatışmalar tamamen paylaşım savaşlarıdır.  Örneğin ABD'nin bir diğer devi "Lockheed Martin" denen silah üreticisi şirket  Yahudi kökenli bir şirket olup, zaten logosuna bakınca da bunu görmek mümkündür,  önümüzdeki 10 yılda tam 10 Apple büyüklüğüne ulaşması planlanmaktadır. Yani bu  ne demektir? Silah üreten bir şirket nasıl bu denli büyür? Elbetteki savaşlar,  kan, göz yaşı ile. Afrika'nın bazı bölgelerinde insanlar yiyecek ekmek, içecek  su dahi bulamazken farklı bölgelerde uzun yıllardır devam eden iç çatışmalarda  milyarlarca ve hatta trilyonlarca dolarlık silah, cephane satışları  gerçekleştirilmiştir. Aslında dünya da dönen tüm bu oyunlar, tüm kaos birkaç  büyük ailenin ve onların devasa şirketlerinin doymak bilmez iştahlarını  bastırmak içindir. Ortadoğu'da onlarca yıldır devam eden adı konmamış savaşta  dünya devi şirketler Irak'ı zengin petrol kaynaklarının bulunduğu bölgeleri  şirket isimleriyle bölmüşlerdir. Chevron eyaleti, Shell eyaleti, BP eyaleti vb.  Tabii onlar mazlum Irak halkının petrollerini ve doğal zenginliklerini  sömürürlerken Lockheed Martin'de bu kanlı savaşa silah satarak kazanmaktadır.  Çarklar dönmeye devam etmektedirler. Tüm bu hengamenin nihai hedefi de elbette  Büyük İsrail Devleti'nin kurulması içindir.
 

İşte tam da bu noktada Türk ordusunun artık harekete geçmesi ve bu oyunun  bozulmasında bölge devletleri ile ortaklaşa hareket etmesi çok büyük önem arz  etmektedir. Zira oyun ve planlar büyüktür. Oyunlar ise çok daha büyük ve gözü  dönmüştür! İsrail ezelden beridir kendilerine vaad edildiğini savundukları  topraklarının arasında bizim ülkemiz sınırlarındaki geniş bir alanda vardır. Tam  da bu noktada Türkiye'de olayın içine ister istemez girmektedir. Girmelidir de!  İsrail halkı dünyada kendi vatandaşlarına en fazla değer veren ülkedir.  Onundışında diğer insanlar veya halklar değersizdirler. Tanrı dünyayı kendileri  için yaratmıştır ve üstün olan da onlardırlar. Bu kendi görüşleridir. Bu  sebepledir ki ne kadar az İsrailoğlu ölürse kendileri için o kadar iyidir.  Bundan dolayı da bölgede kaos için, çok yoğun ve sıcak çatışmaların, yüksek  kayıpların olası görüldüğü alanlarda dünyanın birçok yerinden devşirme paralı  askerleri kullanmaktadırlar. Örneğin Işid'in içinde yüzdesel olarak çok büyük  oranda dünyanın taa öbür ucundan dahi getirtilmiş paralı askerler vardır.  Bunları organize eden, finanse eden ve kendilerini farklı şekillerde gizlemiş  şirketler mevcuttur. Şimdilerde ise İsrail bölgedeki en güçlü rakip olarak  gördüğü Türkiye'yi iten bölme planları yapmaktadır. Bu noktada Kürt  vatandaşlarımızı kandırabileceğini düşünen ABD, İsrail ve diğer kan emiciler 2.  İsrail (Sözde Kürdistan) oyununu sahneye sürmüşlerdir. Elbette bu çok eskiden  beridir süregelen bir söylemdir. Fakat ete kemiğe bürünme noktasındaki çabalar  günümüzde en ciddi şekilde dayatılmaktadır. Yoksa burada asıl hedef  İsrailoğulları'ndan bir tane asker ölmesinden ise kandırılmış ve kendi  emellerine hizmet eden diğer etnik guruplardan insanların ölmesi her zaman  tercih sebebidir. İsraillilerin bu kendilerini her zaman koruma iç güdüleri Brad  Pitt'in baş rolünü oynadığı "World War Z - Dünya Savaşı Z" filminde de ördükleri  devasa duvar ile kendisini göstermektedir. Yani dünyanın hiçbir devleti, ABD  dahi, oluşacak bu kitlesel kıyımı, virüsü, öngörememişlerken sadece  İsraillilerin bunu öngörmeleri kendilerini ne denli üstün gördüklerinin birçok  filmde olduğu gibi somut bir göstergesidir. Zaten Brad Pitt'in eşi "Angelina  Jolie"de yeni dünya düzeni denen oluşuma hizmet eden reklam yüzüdür. Ondan  dolayıdır ki şirin gözükmek adı altında birçok çocuğu evlat edinmişlerdir ve  Hatay'da dahil birçok bölgede mültecileri ziyaret etmektedirler. Madem ki bu  kadar hümanistler o zaman ilk iş ABD vatandaşlığından çıksınlar. Dünyaya bunca  kan, gözyaşı, savaş, yıkım getiren ABD politikaları değil midir?
Çıkış yolu ve yapılması gerekenler
Neyse konumuzdan çok sapmadan finali yapalım artık. Çünkü bu konular çok derin  konulardır ve yazdıkça çatallanarak daha birçok alt konuyu açacaktır. Çünkü  sahnelenen oyun çok büyüktür. Burada güzel vatanımız Türkiye'nin yapması gereken  öncelikle iç barışı ve huzuru sağlamaktır. %50 - 50 gibi bir kutuplaşmanın  olduğu bir ülkede dış tehditler her zamankinden daha yıkıcı ve tehditkar  olacaktır. İç huzurun sağlanabilmesi en önemli meseledir. Sonrasında ise bölge  ülkeleri olan başta İran, Irak, Suriye ile ortak hareket edilmelidir. Zaten  görüldüğü üzere aslında Irak diye bir ülke kalmamıştır. Param parça olmuştur.  Suriye ise kendisini toparlama aşamasındadır. Sıradaki hedef İran'dır. Ardından  da elbette Türkiye'dir. Çünkü Büyük İsrail buralardan toprak istemektedir.  Elbette Rusya'yı da unutmamak lazım. Fakat Rusya buraya komşu bir ülke değildir  ve bu kültürlere de tamamen uzaktır. Neticede saydığım bu 4 ülkenin en  basitinden ortak noktaları Müslüman olmalarıdır. Rusya'da dünya devi olmaya  oynayan bir ülkedir. Bu hedefler ve ideallari çerçevesinde her ne kadar  Türkiye'ye dost gibi görünse de böylesine büyük devletlerde dostluk gibi bir  kavran bizim anladığımız şekliyle yürümemektedir. Ondan dolayıdır ki uçak  düşürme meselesi ve konsolosun öldürülmesi meselelerinde Rusya unutmamıştır.  Ruslar unutmaz! Einstein Ruslar için yarı insan demiştir. Bunun sebebini siz  düşünün.
 

Netice itibariyle bu büyük oyun bozulacaksa bunu yolu bölge devletleri ile ortak  hareket etmekten geçer. Mesele görüldüğünden çok daha derindir. Tam anlamıyla  hem bölge için hem de ülkemiz için olmak ya da olmamak meselesidir. Bu noktadan  hareket ile önceliğimiz vatan topraklarının bölünmez bütünlüğünü sağlamak ve her  türlü bölücülüğe, ayrımcılığa hizmet edecek söylem ve eylemlerden uzak  durmaktır. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi Yurtta Sulh  Dünyada Sulh ilkesini benimsemektir.
 

Sözlerimi noktalamadan önce buraya kadar sabırla okuyup zaman ayırdığınız için  çok teşekkür ederim. Yanlış yazdığım noktalar var ise de yorumlarınız ile  bunları düzeltmenizi rica ederim.
 

Tüm dünyada huzurun ve barışın hüküm sürdüğü günlerin gelmesi dileğiyle. Umarım  insan oğlu kendi kendini yok etmek hevesinden bir gün sıyrılarak başını gök  yüzüne kaldırır ve daha kıymetli meselelerle uğraşırlar. Bir gün bu dünya bize  yetmeyecek. O gün gelmeden yeni yaşam alanları bulmak olmalıdır asıl mesele.  Çünkü asıl kavranması gereken "Dünyalı" olma bilincine varmaktan geçiyor. İnsan  oğlu bunu kavradığı gün yer yüzü cennete dönecektir. Her çocuğun yüzü  gülecektir.
 

Kalın sağlıcakla. Kaynak: Resim sozcu.com.tr adresinden alınmıştır.  

Sort:  

Türkün gücü her yerden hissediliyor artık 👍