Zulmün Anatomisi – Din ile Kadın İlişkisine İlginç Bir Bakış
Dünyaca ünlü aktivist ve yaptıkları çıplak gösterilerle ünlenen feminist grup FEMEN’in iki kurucusunun yazdığı bir kitap Zulmün Anatomisi. Aslında bu tip aktivistleri biraz abartılı bulsam da yaptıkları bazı araştırmalar, tespitler ve çıkarımları sosyal dünyamıza ışık tutar nitelikte. FEMEN bu yeni kitaplarında bu kez kadına yönelik şiddet ve din arasında bağlantı kurmuş. Bunu yaparken de dünyanın farklı yerlerinde ve farklı dinlere mensup kadınların yaşadığı şiddet olaylarını ve en çok hasar verilen organları sorarak sosyolojik bir çalışma ortaya koymuş. Çalışmanın sonunda dinleri reddeden FEMEN aktivistleri dinlerin kadınlarla bir probleminin olduğu sonucuna varmış. Ben bu konuda biraz farklı düşünenlerdenim ancak yine de kitabı toplumsal konulara getirdiği doğru yorumlar nedeniyle okumanızı tavsiye ediyorum. Benim düşüncem ise FEMEN aktivistleri kadar sert değil. Evet, dini toplumlarda kadınlar eziliyor ve şiddet görüyor, haklılar. Ancak, bu dinin özünde kadına şiddeti öngörmesinden değil, dincilerin kendi çıkarları için kadını ikinci plana atmasından kaynaklanıyor. Yani bana göre dinlerin değil aşırı dincilerin (yozlaşmışlarından bahsediyorum) kadınlarla bir problemi var. Kitap hakkında biraz daha fazla bilgi vermek istiyorum.
Kitap Nasıl Doğdu?
Kitabın yazarı aktivistler Pauline Hillier ve Inna Shevchenko bu fikrin nasıl doğduğunu bir röportajlarında geniş bir şekilde anlatıyor. Söylediklerine göre dinci çevrelerde kadına şiddet olaylarında bir artışın olduğu istatistiklerle sabit. Bunu gören yazarlar kendilerine de zaman zaman eylemleri sırasında yapılan saldırılar olması nedeniyle konuyu daha detaylı araştırmaya karar vermiş. 7 farklı bölgeden, 7 farklı dine mensup ve 7 farklı organına şiddet gören kadınlarla buluşup yaşadıklarını dinlemek ve değerlendirmelerde bulunmak fikri de buradan doğmuş. Aslında yazarların bunu yapmasındaki amaç da dinin kadına zarar verdiğini kanıtlamak ve kadının daha da özgürleşmesine katkı sağlamak. Başarırlar mı bilinmez toplumsal gerçeklere ışık tuttukları aşikar.
Peki, Kadınların En Çok Darbe Aldıkları Organı Hangisi?
Hillier ve Shenchenko yaptıkları gözlemlerde dincilerin kafasında kadınların tüm organlarıyla ilgili bir kodlamanın olduğunu fark etmiş. Daha çoğu kadın vücudunu tanıyıp gücünün farkına varamazken onlar bu organları devre dışı bırakarak kadınları toplumda sindirme politikasını gütmeye başlamışlar bile. Shenchenko röportajında en son saldırılan organın kafa olduğunu savunuyor. Dincilerin kafaya daha çok saldırmasının nedeninin ise hem kadını psikolojik olarak hem de fiziksel olarak devre dışı bırakarak özgürleşmesinin önüne geçmek olduğunu belirtiyor. Gerek cinsiyet ayrımı yaptıkları konularda gerekse de toplumsal fikirlerini yaymak istediklerinde dincilerin siyasi simgelerini kafaya çaktıklarını da ünlü aktivist ısrarla vurguluyor.
Fikrimce kadınların dinlerle değil dincilerle bir mücadelesinin olması kadına karşı şiddeti oldukça azaltabilir. Bu kitapta anlatılan ve benimsetilmek istenen düşünceye karşı çıkabilirsiniz, benim de fazla benimsediğim söylenemez. Ancak, bazı yozlaşmış dincilerin kadınlar üzerinde yürüttükleri adi çalışmalar olduğunu da görmezden gelemeyiz, gelmemeliyiz.