Başlarken

in #tr7 years ago (edited)

Koşmaya neden başlamıştım. Bu soruyu sayısız kere duydum sanırım. Soruyu soranların çoğu yakın çevrem, arkadaşlarımdı ve hayatımın merkezine tuğla gibi oturan sorunlardan bir kaçış planı olarak görüyorlardı koşuyu. Soruyu sorarken benden bir cevap bekledikleri yoktu anlayacağınız. Halbuki koşuya çok basit bir nedenden dolayı başlamıştım. İyi koşuyordum.
İyi koştuğumu öğrenebilmem için koşmam gerekecekti tabi. Birgün, şirket mailbox’ıma bir mail düştü ve koşmaya karar verdim. Koşunun nasıl bir spor olduğunu, sadece bacaklarını kullanarak kilometrelerce koşmanın, sadece koşmanın, ne gibi sonuçları olacağını henüz bilmiyordum. Ama koşuyordum. Koşuyu, kütleçekim problemindeki matematiksel denklemler gibi, özellikle futbolun içerisinde yapıyordum zaten. Üstelik, tepeden tırnağa erkeğe kesmiş, askılıklarından nem damlayan, buz gibi soyunma odalarından çıkarak.
Yoğurtçupark çevresinde attığım iki üç tur ve bunu bir kaç sefer tekrarlamam mailde belirtilen yarışa hazırlanmama yetmiştir diye düşündüm. Yarışa gittim ve iyi koştum. O günden bu yana koşuyorum. Dört yılı aşkın süre geçmiş ve ben bu süre zarfında 4.351 kilometre koşmuşum. Yıl başına yaklaşık bin kilometre ediyor. Yılda bin kilometre koşuyorsanız emin olun saygıyı hakeden koşucular arasında adınız okunmayacaktır. Ortalama bir koşucu bu mesafeyi rahatlıkla koşar.
Benim için durum şöyle özetlenebilirdi. Koşuya başladım, bir ay geçti ve Gezi patladı. Sonraki iki yılda, Kadıköy Rönesansı içerisinde, sigara, alkol ve çokça insandan kendimi sıyırabildiğim zamanlarda yalnız, yapayalnız yapabildiğim tek şey koşu olmuştu. Düzenli koşamıyor, kendime bir hedef belirleyip o hedef peşinde antremanlar da yapmıyordum ancak koşuyordum. Neden koştuğumu soran arkadaşların bekledikleri cevap konusunda haklılıkları vardı tabi. O dönem hayatımda çok fazla şey değişti, geçti ve geride kaldı. Koşunun tüm bunları atlatarak hayatımda kalmaya devam etmesi sadece iyi koşuyor olmamla açıklanamaz gibi.
DD45BE60-0FB1-4C3B-9B49-E6424B6EB0C4.jpeg
iStockphoto
Koşu duruma göre insanı yalnızlaştıran, duruma göre de fazlasıyla sosyalleştiren bir spordur. Sıkıcıdır da eğlencelidir de. Sağlık konusuna girmeyeceğim, zira koşuyu sağlıklı yaşayabilmenin bir aracı olarak hiç görmedim. Başladığımda kilom neyse bugün de aşağı yukarı o. Bazen ayda dört beş kilo aldığım oluyor ve koşu sayesinde bunu bir başka ay içinde rahatlıkla vereceğimi bilmek de güzel bir şey ama kilo konusuna da hiç girmeyeceğim. Sağlık ve kilo konusunda koşunun faydalarını okuyacağınız düzinelerce makale, blog bulabilirsiniz. Burası onun adresi olmayacak. Burası esas derdi insanlara şunu bunu önermek olmayan, geçip giden zamanı biraz da koşarak değerlendiren bir insanın tecrübelerini, hatalarını ve doğrularını paylaştığı bir adres olacak.
En baştan uyarayım, fazlasıyla keyfine düşkün bir insanımdır. Gerektiğinde çok azimli, hedefine odaklanan birine dönüşebilirim ama bu dönemseldir. Hedefi tutturduğum an bunun sefasını sürerim. Yarışlarda başarılı olmam ve asla (şimdiye kadar diyelim) kırılmamamın nedeni bu keyfine düşkünlüğün getirdiği sahte özgüven olsa gerek. Tabi, biri sorduğunda kendimi çok iyi tanıdığımı söylüyorum cevap olarak, aramızda kalsın.
683DA0A8-4C4E-41DE-A5DF-22542887A778.jpeg
independent.co.uk
Yeni bir döneme girdim. Önceki dönemki hedefi tutturmak adına bıraktığım ve geçen iki buçuk ayın sonunda başarımı taçlandırmak adına yarış sonu tüttürerek tekrar başladığım sigarayı bu sefer çok daha erkenden, geçen ay bıraktım. Hedefim nisan ayında Viyana’da tam maraton koşmak ve bu maratonu iki saat elli dakikanın (bundan sonra çoğu şey sayıyla yazılacak, 2:50 gibi) altında tamamlamak. Üstüne de ağustos ayında Aladağlar Sky Trail (dağ maratonu da diyebilirsiniz) koşusunda 47K (47 kilometre) etabını 8 saatin altında tamamlamak. Henüz ne maraton ne de dağ maratonu tecrübem yok ve eğer bu bahsettiğim süre ve parkurlara az çok hakimseniz, fazlasıyla iddialı hedefler olduğunu düşünebilirsiniz. Ki ben öyle düşünüyorum. Bunun için sezonu daha erken açtım ve daha ciddi bir program oluşturdum. Bu program elbette zaman içerisinde değişecektir ancak giderek zorlaşacağı ve can sıkıcı haller alacağı kesin, o değişmeyecek. Her haftanın bitiminde o hafta yapmış olduğum antremanları, aklımdan geçenleri, geçmişe gidip cımbızla çektiğim türlü başka tecrübeyi sayfamda yazmaya çalışacağım. Bu gayretin aynı zamanda beni motive edeceğini ve hedeflerim doğrultusunda işime yarayacağını da düşünüyorum. Umarım herşey yolunda gider, sakatlık vb. aksilikler yüzünden yarı yolda kalmam ve siz de kişisel bir başarı öyküsüne tanıklık edersiniz. Keyifli okumalar.

Sort:  

bazı seylerin zevkini onu dibine kadar tatmadan alamıyorsunuz bence kosu da öyle bir sey. çoğu kisi hatta kosuculardan bazıları bile zevkini tam alamıyordur bence. bir seyin ne kadar içine girerseniz ve onu ne kadar sabırla ve istekle kovalarsanız o kadar anlam kazanıyor.

çok güzel bir post olmus azizim. bu arada sonraki postlarda fotoğrafların linkini eklemeyi de unutmayın hatta bunlarınkini de ekleyin :)

Çok harika bahsetmişsiniz. Paylaşımlarınızı merakla bekliyor olacağım. Hoşgeldiniz :)

Hoş geldiniz. Sporu seviyoruz zaten de, umarım yapmayı da severiz sayeniz de :)

Congratulations @kosanadam! You have completed some achievement on Steemit and have been rewarded with new badge(s) :

You made your First Comment

Click on any badge to view your own Board of Honor on SteemitBoard.
For more information about SteemitBoard, click here

If you no longer want to receive notifications, reply to this comment with the word STOP

By upvoting this notification, you can help all Steemit users. Learn how here!