Şıvanşıtager Cem
Uzun zamandan sonra ilk defa dün geceden kalma yorgunluk ve uykusuzluk ile sabahın karanlık saatlerinde dışarıya adımımı attım. Soğuk esen rüzgara karşı üzerimde sadece deri ceketim var. Avuçlarımın arasında, yaklaşık seksen a4 sayfasını huni haline getirilmiş bir şekilde taşıyorum. Bulunduğum yerden Kadıköy'e gitmek için otobüs durağında beklerken etrafımda sigara içen insanlara dikkatimi verdim. Üç aydır sigara içmiyordum ama son günlerde tekrar başlamak istiyordum. Gözlerimin önünde havaya dağılan sigara dumanı bu isteğimi daha çok tetikledi. Durağın yanındaki büfeye doğru gitme kararı aldığımda ise beklediğim otobüsün geldiğini gördüm ve büfeye gitmekten vazgeçip otobüse bindim.
Yaklaşık elli dakikalık otobüs yolculuğunda Eski Bando'nun İstanbul Beyrut Paris albümünün tamamını dinledim ve Kadıköy'e vardım. Otobüsten iner inmez ilk gördüğüm büfeye doğru ilerledim. Büfenin sigara rafından hangi sigarayı alacağımı seçerken yanıma ufak bir kız yanaştı. "Abi bana bir lira verir misin?" dedi. Üzerindeki şişme pembe montunun içine sığınmış boncuk gibi gözleri ile bana bakıyordu. O boncuk gözlere gülümseyip "Biraz bekler misin?" dedim. Ne kadar süre bekleyeceğini bilmeksizin "Tamam abi." dedi. Bende cebimdeki yirmi lirayı çıkartıp büfenin içindeki adama uzattım. "Bir Marlbora Light verir misin?" dedim. Bir tane Marlbora Light ile beraber yedi lira uzattı. Sigarayı cebime attıktan sonra yedi lirayı küçük kıza verdim. Boncuk gözleri sevinçten biraz daha parladı ve "Teşekkür ederim abi." diyerek yanımdan uzaklaştı. Güzel olmayan zamanlarda, güzel şeyler görmek daha güzel geleceğin olacağı inancını arttırıyor. O inanç sayesinde oluşan yüzümdeki gülümseme ile sahile doğru ilerledim. Cebimden sigara paketini çıkarttım ve jelatinini açıp içinden bir dal sigara aldım. Parmağıma yapışan jelatinin parçasını elimi sallayarak düşürmeye çalıştım. Yere düşmemek için gösterdiği direnç karşısında kayıtsız kalamadım. Diğer elimle jelatin parçasını alıp cebime sıkıştırdım. Daha sonra paketi tekrar cebime koydum. Diğer ceplerimde çakmak ararken yanıma bir kadın geldi. "Yakışıklı bir sigaran var mı?" diye sordu. Hiç birşey demeden cebimden tekrar paketi çıkarttım ve içinden bir dal sigara uzattım. "Sigara varda çakmak yok, sende çakmak var mı?" diye sordum. Hırkasının cebinden beyaz bir çakmak çıkarttı ve bana uzattı. Üzerinde rusça yazılar yazan çakmakla sigaramı yakıp geri uzattım. "Sende kalsın." dedi ve çakmağı geri almadı. Teşekkür ettikten sonra sigaramı içmeye başladım. Kadın gitmeden yanıma bir daha sokuldu.
"Kız arkadaş lazım mı?"
"Gerek yok. Var kız arkadaşım."
"Güzel ruslar var ama gece beraber kalırsınız."
"Yok, sağol"
Bu teklifini reddedince yanımdan uzaklaştı ve yaklaşık beş metre uzağımda duran adamın yanına gidip aynı teklifte bulundu. Sigaramı bitirdikten sonra telefonumu çıkarttım ve İnstagram'a girdim. Kadıköy’e gelme amacım; kullanıcı adı 'şıvanşıtager' olan, adını henüz bilmediğim, beş gündür İnstagram'dan DM yolu ile konuştuğum kişi ile buluşmak. Bu kişi benim aylardır üzerinde çalıştığım romanımı bastırmak için bana yardımcı olacak. 'Ben geldim, Rıhtımdayım.' diye mesaj gönderdim. Sonra telefonu cebime koyup mesajıma cevap vermesini bekledim. İki dakika sonra cevap verdi. 'Geliyorum, Ecem Büfe'nin önünde buluşalım.' yazdı. Cevap vermedim ve Ecem Büfe'nin oraya doğru ilerledim. Beş dakika içinde geldi. Üzerinde siyah bir kaban vardı. Kısa saçlı, sakallı, gözlüklü ve kısa boylu bir tipti. Elini uzattı "Merhaba, ben Cem." dedi ve bende elimi uzatıp "Merhaba, Deniz ben." dedim ve el sıkıştık. Ben kafamda bir yere geçip oturma planı yaparken birden iki kişi elinde silahla bize doğru yaklaştı. Hemen arkasından da iki polis üniformalı kişi ellerinde silah ile geldi. Çok geçmeden Cem'i hedef aldıklarını anladım ve bendeki telaş sona erdi. Yasal mermileri ile polisler Cem'in ensesindeydi ve Cem'de mecburen ellerini kaldırıp savunmasız bir şekilde teslim oldu. Zaten karşı koymak mantıksızdı. Çünkü onların mermileri yasaldı ve direnirse ona ateş edebilme ihtimalleri yüksekti. Kısa süre içinde bana hiç bir şey demeden Şıvanşıtager Cem'i paketleyip araca götürdüler.
Üzerinde yedi aydır çalıştığım romanımı bastırmak için bir hevesle buraya kadar geldim. Gerçekten umutluydum. Ama umutlarımı tükettiler. Sinirlerim çok bozulmuştu. Koşar adımlarla polis arabasının yanına gittim. Aracı çalıştıran polise yaklaştım.
“Adamın suçu ne?”
“Dolandırıcı bu. Korsan kitaplar bastırıyor. Sürekli girip çıkıyor.”
Şıvanşıtager Cem bana da girip çıkmak üzereyken son anda paçayı kurtardım. Olan yine yıkılan hayallerimi her seferinde toparlamaktan bıkmayan Canan’a olacak. Telefonu çıkarıp Canan’ı aradım.
"Dostum Kadıköy’e gel. Bugün de Şıvanşıtager Cem’e içelim."
Bir çırpıda okunası bir yazı olmuş..
Teşekkürler vakit ayırıp okuduğun için.
Lütfen Size ait olmayan resimler kullanırken kaynak belirtmeye özen gösteriniz.
Örneğin resim1 yani [görünür isim](kaynak linki) şeklinde kullanabilirsiniz 🙂