3 SBD ödüllü FIKRA yarismasi

in #tr6 years ago


Source:

Selam Arkadaslar,

Bir yarisma düzenlemek istedim, hep beraber eylenip, gülelim diye. En iyi FIKRA yI anlatan 3 SBD kazanacak. FIKRA yI istediginiz yerden alabilirsiniz ya da kendiniz uydurabilirsiniz. Oylamayi yine sizler yapacaksiniz. FIKRA yI bu Post'un altina yorum olarak yazmaniz yeterli olacaktir. Sizler tarafindan en fazla oylanan FIKRA birinci secilecektir. Kendi fikraniza kendiniz de güldüyseniz, kendi kendinizi de oylayabilirsiniz. Cumhurbaskani bile kendini oy verebiliyorsa, burada neden farkli olsun. Istediginiz FIKRAYA da oy verebilirsiniz, yani sadece bir tane FIKRA secmek zorunda deyilsiniz. Katilma süresi yaklasik 48 Saat olacaktir. Bu 48 Saat saniye si saniyesine gecerli deyildir, 48 Saat sonra nezaman vaktim olursa, biriniciye ödülü benim tarafimdan gönderilecektir. Hadi, hep beraber gülmekten KATILALIM!

Yarismanin kurallari:

  1. Bu Post'a oy vermek
  2. FIKRANIZI bu Post'un altina yorum olarak birakmak.

Not: Bu posttan kazandigim parayi en Kral Gazinoda sabahlara kadar yiycem. Tabiki yedigim ve ictiklerimin Vergisini ödedigim icin, bu kazanc size Yol, Su, Elektrik ve Morphin olarak geri dönecek. :=)

Sort:  

Bu aralar gördüğüm etkinliğe damlıyorum :) ve işte burdayım.

Az önce @sudefteri ile bir postum altında yorumlaşırken Tim Burton'ın filme aldığı, Daniel Wallace'ın kitabı Big Fish /Büyük Balık' tan bahis geçti. Bu filmden gülümsetecek bir alıntı bırakmak istiyorum;


Edward Bloom: Rüyalarımı çoğunlukla hatırlamam, sadece kehanet olanları hatırlarım. Kehanetin anlamını bilir misin? Daha sonra olacak olan bir şeyi önceden görmek demektir. Örneğin bir gece rüyamda bir karga yanıma gelip, şöyle demişti: ‘teyzen ölecek’ o kadar korktum ki, annemle babamı uyandırdım ama sadece bir rüya olduğunu söyleyip yatağıma gönderdiler. Ama ertesi sabah Stacy teyzem öldü.Bu korkunç.
Sandra Bloom: Bu korkunç.
Edward Bloom: Teyzem için korkunçtu ama ben özel güçleri olan küçük bir çocuktum. Yaklaşık 3 hafta sonra aynı kargayı rüyamda tekrar gördüm.

Şöyle diyordu: "baban ölecek". Ne yapacağımı bilemedim, sonunda babama söyledim. Babam bana üzülmememi söyledi ama sarsıldığının farkındaydım. Ertesi sabah çok garip davranıyordu, durmadan etrafa bakınıyor sanki kafasına bir şeyin düşmesini bekliyordu. Ancak karga nasıl öleceğini söylememişti. Sadece baban ölecek demişti. Babam erkenden evden çıktı ve uzun süre geri dönmedi. Geri döndüğünde ise korkunç görünüyordu. Sanki bütün gün kafasına balta düşmesini beklemiş gibiydi.

Anneme şöyle dedi: Bugün hayatımın en korkunç günüydü.

Sen ona korkunç mu diyorsun, bu sabah sütçü kapımızın önünde aniden düşüp öldü dedi annem. Çünkü annem sütçüyle işi pişirmişti.

Harika bir paylaşım elinize sağlık

Loading...

Adamin biri Hocaya rüyasini anlatmaya gitmis : hocam ben rüyamda deniz gördüm ama deniz mi desem irmak mi desem akarsu mu desem biraz ilerde bi ev gördüm ama ev mi desem villa mi desem yali mi desem konak mi desem az ilerde de bi orman gördüm ama orman mi desem agaÇlik mi desem yesillik mi desem simdi sen bu rüyayi bi yorumla hocam,,hoca cevap vermis:ALLAH cezani verecek ama bugün mü desem yarin mi desem öbür gün mü desem:):)


Mahallede yaramaz iki kardeş varmış. Mahallede ne oluyorsa herkes onlardan biliyormuş. Bir şey kaybolsa cam kırılsa ne olursa olsun onlar suçlanırmış. Anneleri şikayete dayanamamış onları camiye imamın yanına götürmüş. İmam tek tek yanına çağırmış önce büyüğünü çağırmış oğlum kıble nerde demiş. Çocuktan cevap gelmeyince bağırarak kıble nerdeeee demiş çocuk kardeşinin elinden tutup ağlayarak kaçmış. Kardeşi “Abi ne oldu?” diye sormuş. Abiside oğlum bu sefer iş büyük kıble kaybolmuş bizden biliyorlar demiş:)


Ben dayanamadım iki tane fıkra paylaştım :) daha da paylasacaktim ama tuttum kendimi sayfayi belki işgal ederim düşüncesiyle... :) ve cok tesekkurler @thales7 bu fıkra yarışması hoşuma gitti güzel fikir... Teşekkürler :)

Sherlock Holmes ve Dr. Watson birlikte kıra gider kamp kurarlar. Güzel bir yemek yiyip, bir şişe şarabı da içtikten sonra uykuya dalarlar.

Birkaç saat sonda Holmes uyanır ve Watson'ı dürterek uyandırır. Watson uyku sersemidir.

  • Ne oldu, ne istiyorsun?

-Yukarı bak, ne gördüğünü söyle bana.

  • Bunun için mi uyandırdın? Milyonlarca yıldız işte.

-Peki bu sana neyi gösteriyor?

Artık uykusu iyice kaçan Dr.Watson filozofları yaya bırakacak bir cevap verir:

  • Teolojik olarak tanrının kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum. Felsefi olarak evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi; astronomik olarak galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin varlığını, dünyaya benzeyen başka gezegenlerde de hayat olabileceğini; meteorolojik olarak yarın havanın güzel olacağını görüyorum. Peki sana neyi gösteriyor?

-Görmüyor musun ahmak, çadırımızı çalmışlar.

Katılımın fazla olmasını umarım keyifli etkinlik için teşekkürler...

dünya polis teşkilatlanması örgütü bir gün alman, fransız ve türk polislerin katıldığı bir yarışma düzenler. buna göre ormana bir yaban tavşanı bırakılacak ve en organize, en çabuk şekilde tavşanı bulup görevlilere teslim edecek teşkilat büyük ödülün sahibi olacaktır. bütün hazırlıklar tamamlandığında yarışma başlar. fizik gücü yüksek disiplinli polizeiler ormana girerler, sağlı sollu koşuşturmacalar, değişik tuzaklarla birlikte yakalanması hayli zor olan yaban tavşanını 5 dakikaya yakın bir sürede görevlilere teslim ederler. sıra gelir fransızlara. kartezyen fransızlar, "ulan ben bir yaban tavşanı olsam nereye saklanırdım acaba?" diye düşünerek, arayarak yaban tavşanını bulurlar, böylece 3 dakikalık bir zaman dilimi içerisinde tavşanı görevlilere teslim ederler. türkler son yarışmacı olarak ormana dalarlar, bir curcuna olur ve ortalıktan kaybolurlar. yarım saat olur, bir saat olur, iki saat olur hiçbir haber alınamaz. yetkililer tam dağılmaya hazırlanıyorken, türk polisler çıkagelir, yanlarında kelepçelenmiş, ağzı burnu kan içinde bir boz ayı da onlara eşlik etmektedir. yetkililer sorar:

  • hani kardeşim yaban tavşanı? onca saattir nerdeydiniz?
  • (polis boz ayıya dönerek) konuş ulan!
  • (boz ayı ağlayarak) ben bir küçük yaban tavşanıyım, ben bir küçük yaban tavşanıyım...

Mark Twain, bir yemekte karşılaştığı bir bayana, "Ne kadar güzelsiniz." demiş. Bayan, "Maalesef aynı iltifatla size cevap veremeyeceğim." deyince, Twain gülmüş, "O hâlde, sayın bayan, siz de benim yaptığımı yapın, yalan söyleyin..."

Güzel fikir, eğlenceli yarışma ;)

image

image

Böyle güzel bir etkinlik düzenlediğiniz için teşekkür ederim @thales7 👍

Dünyanın en kısa ama en komik fıkrası

İki kadın sessizce oturuyormuş. :)

Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunuyormuş. Birden yağmur bastırınca, bunlar da hemen yakındaki bir eve sığınmışlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz evden ayrılmış. Heyet ev sahibininin yanlarına dönmesini beklerken, soba dikkatleri çekmiş. Soba yerden 1 metre yukarda, altındaki dizili taşların üzerindeymiş. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair, kendi aralarında tartışmaya başlamışlar. Her heyet üyesi kendi bilim dalı çerçevesinde olaya yaklaşarak tezlerini ortaya sürer.

Kimyacı
-Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış.

Fizikçi
-Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş.

Jeolog
-Burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan, herhangi bir deprem anında sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak, yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış.

Matematikçi
-Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış.

Antropolog
-Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle, sobayı yukarıya kurmuş.

Bu sırada ev sahibi gelmiş. Ona sobanın neden yukarda olduğu hakkında tartıştıklarını ama netice alamadıklarını belirttikten sonra asıl nedenini sormuşlar.

Ev sahibinin cevabı ise kısa ve nettir.
-Boru yetmedi