Varoluş ve hayatın Merkezi - HMK (existence and life center)steemCreated with Sketch.

in #world7 years ago

553993_10151102840454022_905280323_n.jpg

Ezeli ve ebedi (başlangıcı ve sonu olmayan), varlığı kendinden olan Allah, bilinmeyi dilemiş; zamanı, evreni,
melek/cin ve insanı yaratmıştır. Allah’ın yaratması; varlığı, yoklukta bırakmamak içindir ve tercihini yaratmaktan
yana kullanmasının bir sonucudur. Bu ise Rahman ve Rahim isminin bir tecellisi olsa gerek. Allah’ın kainatı ve
içindekileri yaratma/varetme amacı ise kendisini göstermeyi, bilinmeyi dilemesidir. Bu ihsanlar, her daim
yaratmalar ve lütuflar olmasaydı, Allah’ın bu sıfatları belkide tecelli etmemiş olacaktı. Ama varlığı her daim hiç bir
şeye ihtiyaç duymadan devam edecekti. Allah’ın varlığını kavrayabilecek potansiyelle yaratılan bilinçli varlıkların
yaratılış sırası; önce melek/cin, sonra insan şeklinde olmuştur. Melek/cin türü ateşten/enerjiden, insan türü ise
topraktan/maddeden yaratılmıştır/varedilmiştir. Melek ve cin aynı türü ifade eder. Bu türün inanan/iyilerine melek,
kafirlerine/kötülerine ise cin/şeytan da denilmektedir. Melek/cin; görünmeyen, enerji, bilinmeyen, yabancı,
tanınmayan demektir. İnsan türünün ve melek/cin türünün dışındaki evrendeki canlı ve cansız diğer bütün varlıklar,
Allah’ın evrende varettiği eşyanın tabiatına (doğadaki yasalarına-kurallarına) uygun olarak hareket ederler, ancak
bilinçli ve sorumlu varlıklar değillerdir. Yani bilinçli ve sorumlu olarak iki tür mevcuttur. Melek/cin ve insan… İnsan
(adem) bir tür olarak yeryüzünün çeşitli bölgelerinde eşzamanlı olarak çok sayıda yaratılmıştır. Yaratılışta, insan
türüne saygı göstermeyi, yardım etmeyi reddeden, melek/cin türünün kafir olanı yani şeytandır. (2:34) İnsanın
yaratılışından sonra şeytanlaşma temayülü insan türünde de oluşmuştur. Şeytan; kafir melek/cin ve insandır.
(114:6) Şeytan ayrı bir tür değil, (kafir) gerçeği örten özellikler gösteren melek/cin ve insanın bu durumunu devam
ettirdiği süre içindeki halidir. Şeytan diye ayrı ontolojik bir varlık türü yoktur. Şeytan/iblis bir sıfattır. Kötülüğü
temsil eder. Vesvese ve kötü düşüncedir. İnsan ve melek/cin özgür iradesiyle yaşar ve ölür. Yaşam boyu
tercihleriyle ilgili cennet ya da cehenneme muhataptır. Evrende bulunan; insan, melek/cin, hayvanlar ve bitkiler
dahil bütün canlılar ölümlüdür. Ahirette, insan melek/cin ve bütün canlılar kainattaki/evrendeki/dünyadaki
bedenleri ile tekrar diriltilecek ve hesaplaşma olacaktır. Adaletli olan Allah; insan, melek/cin, hayvanlar ve
bitkilerden, canlı ve cansız bütün varlıklardan; yaşamları boyunca birbirlerine hakkı geçenlerin haklarını Ahirette
teslim edecektir. Melek/cin ve insanlardan kafir olarak ölenlerin dışındaki varolmuş bütün canlılar, bir daha ölmemek
üzere cennette, dünyadaki bedenlerinin en mükemmel hali ile sonsuz yaşayacaktır. Ancak kafir (gerçeği örten)
insanlar ve melekler/cinler ise, hayatları boyunca yapmadıkları iyiliklerin ve yaptıkları kötülüklerin bir sonucu olarak
Allah’ın takdir ettiği uzun bir süre cehennemde azap gördükten sonra yokolmayı istemedikleri halde Allah onları
ikinci bir ölümle/yokoluşla cezalandıracaktır. Kötülük (cehennem) biter, sonludur. Güzellik (cennet) süreklidir,
sonsuzdur. Hayatı kurgulayan Allah, güzeldir ve mutlak tercih hakkına sahiptir. Neden? Niçin? soruları O’nu bulmaya
yönelik olmalı, benlikleri, nefisleri tatmin etmeye yönelik değil. Çünkü melek/cin ve insanın, Allah’a ulaşmadan
varlığını anlamlandırması mümkün değildir. Varoluşu Yaratıcıya bağlı. Sonuç olarak diyebiliriz ki; Yaratılış, Allah’ın
sıfatlarının tecelli etmesinden kaynaklanıyor. Mutlak hikmeti ve herşeyin en doğrusunu şüphesiz Allah bilir. İlk ve
son, iç ve dış Allah’tır ve Allah her şeye kadirdir. (Allah alimdir)’’ (Hadid-3). “Allah gökleri ve yeri altı günde (altı
zamanda-aşamada-evrede) yarattı. Sonra Allah, arşa istiva etti (arşı istila etti-kapsadı)” (Araf-54). Şu ayetle her
şeyi kapladığını teyit etti. “Allah her şeyi muhittir (ihate etmiştir, kaplamıştır)” (Fussilet-54) . “(Sonra her şeyi yok
edecek, Zatı baki kalacaktır) “(Kasas-88). Allah’ın zatı, alemlerden (Her şeyden, evrenden yaratıklardan ganidir,
müstağnidir). Allah evren olmadan da vardır ve alidir-aşkındır. Allah sameddir. Varolmada ve varlığını devam
ettirmede hiçbir şeye muhtaç değildir. Fakat yarattıkları evren ve içindekiler, var olmada ve varlığını devam
ettirmede Allah’ın zatına muhtaçtırlar. Allah, ilk varın kendisi, son varın kendisi, dış varın kendisi ve iç varın kendisi
olduğunu buyurmakta. (Zahir-batın Allah’tır) Sonra kendisinin, evreni yaratıp, kapsadığını ve evreni aşkın olup,
sonsuz olduğunu vurgulamakta. Evvel- ahir ilk ve son Allah’tır. Her şeyi bilen Rab olduğunu ve her şeyi donattığını,
eğittiğini, yönettiğini buyurmaktadır. Allah’ın dışındaki bütün varlıklar evrende zamana bağımlıdır. Zaman ise
canlılığı tüketir. Ahirette ise cehennem yine zamana bağımlıdır ve sonludur. Ancak, zamana değil, Allah’ın varlığına
bağımlı olan cennet sürekli ve sonsuzdur… Allah; kendi kudretinde, gizli iken bilinmeyi dileyip, zamanı, evreni,
alemleri ve içindeki her şeyi yarattığını, daha dünyanın ötesinde gökleri olduğunu orada da soyut-gaybi nesneler
olduğunu (melek/cin) gayb-gizli alemlerin de bulunduğunu, canlılığı/ruhu gayb aleminden insana, melek/cine, kendi
ruhundan vererek, onu bilmekli, düşünen, akleden, anlayışlı kıldığını bu suretle melekle/cinle ve insanla diyaloğu,
zati ve sıfati ilişkisi bulunduğunu beyan etmektedir. Allah kendi kudretinde gizli iken, kendinden başka hiç kimse
yok iken ve kendini kendinden başka bilen de yok iken, zatından zatına tecelli edip, önce arşı, arşın nurundan
melek/cin türünü yarattığını sonra, sırası ile örnekler alemini, güneşi, gezegenleri, yıldızları, sonra cisimler alemi
olan yerküreyi güneşin hararetinin yoğunlaşması sonucu yarattığını, sonrada insan türünü yaratıp, Zati Nuru olan
ruhunu/nefsini/canını verdiğini açıklamıştır. İnsan ve melek/cinin ruhu/nefsi/canı/kişiliği; kendi bedeninden ayrı bir
varlık değildir ve bedeniyle birlikte gelişir, olgunlaşır, tekamül eder. İnsan ve melek/cin kendi bedeniyle birlikte
vardır. Uyanıkken ve uyurken hayal aleminde dolaşan ise insan ve melek/cin beyninin ürünü olan düşüncedir. Allah;
herşeyi kapladığını, aştığını, melekle/cinle ve insanla konuştuğunu, kelam ettiğini, okumayı, yazmayı, dilleri
öğrettiğini açıklamıştır… En büyük öğretici Allah’tır. “Yaratan rabbinin adıyla oku! O, insanı alaktan yaratmıştır. Oku!
Yazmayı öğreten rabbin sonsuz kerem sahibidir. O, insana bilmediklerini öğretendir.” (Alak, 96/1-5) İnsan ve
melek/cin, doğrudan bir etkileşim içerisinde kalmadan, O’nun yaratmasındaki kemâli, sıfatlarındaki nihayetsizliği
ve nihayetsiz güzelliği, Zât’ındaki tarifi mümkün olmayan coşkuları kavrayabilmek için; bu kavrayışındaki anlamları
‘özgürce tasdik’, ‘coşkularıyla ifade’, ‘gıyabında, sözlü olarak ilan’ ve ‘görmedikleri Rablerinin huzuruna, görürcesine
bir yakınlık içerisinde sunmak’; nihayet, ‘O’nun kavranmaktan da yüce olduğunu kavramak’ üzere yaratılmıştır.
Yani, varoluşunun gayesi, yarattığı varlıkları seven, bu sevgisini ikramlarla ortaya koyan, bu sevgisini ve özenini,
bir çok ihsan ve rahmet yansımalarıyla gösteren Allah’a karşı; ibadetleriyle bu sevgiye layık olduğunu göstermesi,
ubudiyetiyle bu sevgiyi geliştirmesi ve O’na yakınlaşmaya çalışmasıdır. Bu çabanın son basamağındaki engel,
Yaratıcısına ulaşan yolda yıkması gereken son duvar, kendi benliğidir. İnsan ve melek/cin, ilahî bir ikramla bu engeli
de aştıktan sonra, herkesin ulaşmasının mümkün olmadığı noktaya varmış, onların aşmaları mümkün olmayan bir
engeli de aşıp; melek/cin ve insanın kendi üstün özelliklerini kabul eder hale getirten o hakikate râm olacaktır ve
Allah’a ulaşacaktır… Yani dünyada iken Allah’a ulaşan melek/cin ve insan böylece ölümsüz hale gelebilecektir.
Ahiretteki dirilişten sonra ise bir daha ölmeyecektir… (2:28)

Sort:  

Hi! I am a robot. I just upvoted you! I found similar content that readers might be interested in:
https://mehmetselvi.wordpress.com/2016/05/01/akilli-yasama-sanati-turan-sir/